İşte hayat budur diye övdüğün,
Bahtlıya saadet oyuncak gelir.
Anasıza sevinç vermez toy, düğün,
Analıya hastalık da hoş gelir.
Paris, elbette, bir hârika;
Ama, eğer olsaydı onda
Siyah inciden gözleriniz,
Olurdu küçük bir Marsilya.
Annem, ne güzel bir gün! Her şey pırıl pırıl, ışık saçıyor.
Havada, kuşlar ötüyor, böcekler vızıldıyor;
Gümüş renkli dereler çakıltaşlarının üstünde yuvarlanıyor,
Çiçekler gökyüzüne güzel kokularını salıyor,
Zambak yarı açmış;
Çiy ise damlasını, korudaki yapraklara gece bırakmış,
Şiir yazmak için
Lafı uzatmamı bağışlayın
Gezinmeniz yetecek
Kımıldamadan bazen
İçeriye ve dışarıya bakınız
(Campo-Formio barışından sonra)
Hiçbir ün bundan böyle
Yabancı olmayacak size?
Savaşmayı nasıl biliyorsanız,
Barış yapmayı da öyle!
Yıldızlı gecelerime, işte yeniden döndün,
Gözleri gök rengi, göz kapakları buğulu tatlı meleğim,
Aşkım, en kıymetlim, seni kaybettim!
Üç yıl boyunca, sandım ki seni yendim, lanetledim,
Ve sen, gözlerin yaşlı, tatlı gülümsemenle,
Bak işte yeniden geldin, yatağımın eşiğine.
Gel bastırayım göğsüme bir kere daha,
Kollarıma gel, yerin kalbimin üstünde;
Büyük saygım var düşüncene ,
Hatıran gelip duruyor orada zaman içinde .
O halde aşk yer yüzünde, neye yarayacaktı,
Yanımdaki sandalım inip çıkıyorken, siz
Şarkı söyleyerek ruhun can attığı,
Yukardaki mavi gökyüzünü seyrediyorsunuz,
Tanrı’nın ayaklarına kadar çıkan şu muhteşem boşluğu !
Nereden (yavaşca ) geliyor gelen?
Nereden yüze çıkıyor yükselen?
Canlı bir şekilde nereden çıkıyor bu isteyen, bu olmak ve görünür olmak isteyen ?
Görüyorum bilmiyorum
kimin görüyor olduğunu kimin gördüğünü kimin homurdandığını kimin sustuğunu
Bilirim geçici bir aşkı yuvarlamayı
Sigara gibi,
Bilirim altını ve yemekleri yürütmeyi!
Ve kızları güzel çarşaflara bürümeyi !
Korkma sana sadık uzatmalardan :
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!