Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum.
Yıkadılar, aldılar, götürdüler.
Babamdan ummazdım bunu kör oldum.
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum.
Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa
o şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektir
Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
Devamını Oku
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa
o şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektir
Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
Necip Fazil, 1939 yilinda kendisiyle yapilan bir söyleside,
“Siirin gayesi bence üstün idraktir. O, mutlak hakikati arar. Siirde müzik, eda, nakis, isçilik gibi kiymetler, bütün bunlardan evvel bulunmasi icap eden bir cevhere bagli olmak, iktiza eder.”
(Kocahanoglu, 1983, 476) demektedir. Bu üç cümle poetikasinin veciz bir ifadesidir.
:) Bende üstadim gibi siirlerimde mutlak HAKiKATi arayanlardanim...
-♥ Ey Sevgili! ..
Gözlerim seyr-i âlemde, dalgın yine...
Engin okyanusların dibinde, kırık bir ayna, akseder ihtizarını.
Bulutların arasından güneş, son ışıklarıyla vedâ edip ağır ağır kayarken.
Kabına sığmayan acılar, şevk-u iştiyakla tutuşur yanar kül olur!
Bir baykuş vird halinde vaveylalar dökülür, ürperten çığlıklarından.
Tarih geriye döner, siler hiç gün görmemiş anılarımı.
Karıştırdım silkeleyerek, tavan arasında örümcek ağlarını.
Çıkardım eski bir aşka dair, tozlanmış bütün evrakları! ..
Çetrefilli uzun yollarda seveni yorar, ince bir çizgi, yazgı kader.
Her beden toprağına sevdâlı, eker toprağın bağrına sevdâsını! ..
Agdos doruklarının eteklerinde bir mezar, mor menekşeler açar
Hezimetle biten bir aşkın, sarmaşıklarına mezar olmadı mı?
Ey Sevgili! ..
Bütün aşklar bir fanûs'un içinde sızıyla yaşar...
Aşk ve âlem, aşk ve elem, aşk ve insan, bir gülün içinde nikah akti,
Dans eder yıldızlar, yankılanır canhiraş ağıtlarda gecenin bir vakti.
Mağlup edilmiş aşkların, yavaş yavaş söndürdüğü, umut!
Öfke ekiyor ruhun yorgun perdelerine.
Şiirlerin nutku tutuk! ..
Say ki:
Mevlâna gibi gözlerini kapatıp şu seyl-i mevcudâta dalıp,
Hüsün bir kuş gibi haz alarak uçmadın! ..
Aşka tutunup düşlerde mecnûn olup hüznü bir yay gibi germedin!
Dilinde Cevşenü'l-Kebir “Hasbün Allah“ diye sabrı dermedin!
Yusuf gibi Yaradan'a sığınıp arkanı dönüp gitmedin!
Ali gibi sevgiyle dolup boynunu bükmedin!
Halid gibi öfkelenip kılıcını çekmedin!
Dudaklarında kırk kilit, suskuyla yutkunmadın!
Öfkesini yutan en güçlü, paşazâde de mi olmadın? ..
Ki;
Hayallerim yorgun.
Gözlerin asûde su misali.
Yangın mavisi, maviye çalan gözlerin!
Çağla yeşili sularda yüzerken gövermiş umutlar, binlerce sevinç sunar
Siegburg kalesine vuran şavkında gizemli buselerde aşkın ahengi
Tebessümle açılan bir gül, şebnem serpilir bengisuya nehre yayılır kıvılcımlar.
Rüzgarda tüllenen efsûnlu kavislerde, semaya yükselirken maviydi bu aşkın rengi...
Oysa;
Anılar defterimde tarih kadar eski!
Çaresiz müptelâ aşığındım ben...
Aşkta bir kördüğüm maşuğundum ben
Tuz basma yarama yorma, sen beni
Gidiyorum anılarımı bırakarak! ..
Söyle!
Hangi ihtilaller yıkar demir gibi içime oturmuş bu sevgiyi?
Âşkı soğutmak için Everest ‘in zirvelerine tırmanacağım
Bir lâhza oturup hayallerde hıçkıra hıçkıra ağlayacağım...
Turaç olan aşkım bir daha uçmasın diye, kalbimin en görkemli odasında saklayacağım
Goethe gibi felsefe katedrali köprülerinden geçip, doğu divanı’nda
Taç Mahal’de beyaz mermer sutunlardan, aşkın mabedine dalacağım.
Meryem gibi elime hiç bir fani değmemişken, Betül olup yalvaracağım.
San ki;
Örselenmiş duyguların uzlaşmaz sanığıyım;
Kırık yansımaların çarptığı uslanmaz tanığıyım.
Önümde uzun bir yol, işte arşın işte Halep.
Tarumâr olan yüreğime bir keşif gerek!
Sırt döndüm aşka, mevcut iken arz ve talep...
Sen ki bu aşk oyununda bileğimi bükmedin mi? ..
Sen ki dil yarasıyla kalbimi kanatıp lime lime sökmedin mi? ..
Bin katreler sulu sepken yağarken, yürek tarlasının âl lâlesiyim
Aşkın sığ koylarında, sabrı yudum yudum tadan, asil kölesiyim
Oysa;
Aşk urbası kepazeliktir, boyandığın aşklarda bunu sezmedin mi?
Aşkın önünde nice yigitler dize gelip, diz çökmedi mi?
Nice Züleyha'lar hor, hâkir, görülmedi mi?
***Aşkı tefekkürün merkezinde gör! ..
***Besmele ile çık basamakları...
***Dön seccadeni aşka ser! ..
***Kır kalemi karar ver! ..
Süleymân'a, Beytü’l-Makdis’de verildi üç imtiyaz! ..
Anadan doğmuş gibi tertemiz, duâlarda kabûl edilir her dilek, her niyâz! ..
Henüz Saba Melikesi billur rüyalarına, dalmamışken eteklerini toplar...
Hüdhüd kanatlarını çırpar efsaneler ülkesinde, yorgundur nice sevdâlar..
Unut! Memphis'in mumyalarını! ..
Unut! Her insan kendi örer zindanının duvarlarını! ..
Havârîler şaşkın, hüzünle bakarken kurulan çarmıha;
İnsanlık kendi hezimetinin kıyılarında, bin çığlık dolar lâyiha...
Aşka maruzatım var! ..
Alacak mağrur aşkların esrârını, delerek hicranım eleyecek!
Kazmam ile her vurduğumda taşa, asi bir kalb taş kesilecek!
Hümâ kuşu yalçın kayalarda, döne döne uçarken aşk büyüsü sunar.
Hasret ek yüreğinin tam orta yerine, büyüsün boynu bükük siyah bir lâle;
Mühürlenmiş gözbebeklerinden ışık saçarken enzar, lü'lü-i lâlâ! ..
Berzah âlemine göçer haşr olan ruhlar, acb-üz zeneb çekirdeğinden diriltilerek
Bir tohumun içinden büyük ağaçların çıktığı gibi sevenler cennette kavuşurlar...
Summ-u ebkem, dil-mürde bülbül!
Unuttun mu gül'ün adını?
Duymadın mı hiç?
Aşka susamış Acem diyarında bir gülün feryâdını!
Lâlezârdan bir tomurcuk dal getirdi, dolarken bâd-ı hazân
İki yarım bir bütün, bir yanı sevinç bir yanı hüzün.
Avuçlarımda al renkli aşk elması, ahenkle birleştirdim tadlarını..
Simdi;
Kapat ışıkları zülüflerim daha bir kararsın...
09.06.2009 04:15
Fatımâ Hümeyrâ Kavak
Ey Sevgili! ..
Sevgi varsa herşey yolunda dünya sevgi üzerinde durmakta! .
Mevlânâ, “aşk olmasa âlem donardı” diye buyurmakta.
Herca-i sevgiler amâ herşey boş anlamını yitiriyor
Bâki kalan son sedâ yüregimdeki aşkım Allah lâfzı oluyor.
Kıymetli dostlarım şiirimin bazı mısraları hayal ürünüdür...
Allah'ım bakışımızı ibret. Sukutumuzu Hikmet. Konuşmamızı san'at ve marifete dönüştür...Amin...
Fatima Humeyra Kavak
Aslında birer sünger, sayfa vampirleriyiz
Söz söylemek bahane biz hep kan emiyoruz
Bütün aradığımız biraz ilim, biraz feyz
Niye kaşların kara, başın kel demiyoruz :)
İmdiii...
Ben Fatıma Humeyra Kavak'ın yerinde olsam on dakika bekler,
Sonra sayfaya şunu yazardım:
''Biz burada ilim ve sanat için bulunuyoruz diyip duruyorsunuz
Doğruyu söyleyin: Yazdıklarımı okudunuz mu? ''
Hemen okuyup buna hazır olmalıyım.
Benden mola :)
Buradaki sıcaklık sevgi ve saygıdandır
Edebiyat ölüyor can suyu veriyoruz
Yazım geleceğine duyulan kaygıdandır
O/Nur/ları övüyor, zulmeti yeriyoruz.
Onur BİLGE
Cemal Süreya
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Doğum 1931
Erzincan, Türkiye
Ölüm 1990
İstanbul, Türkiye
Milliyet Türkiye Cumhuriyeti Türk
Meslek Yazar
Akım Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı
Cemal Süreya (d. 1931, Erzincan - ö. 9 Ocak 1990, İstanbul), şair. Asıl adı Cemalettin Seber'dir.
Cemal Süreya 1931'de Erzincan'da doğdu.('1931 yılında Erzincan'da doğdum. Bir doğum günüm yoktur benim'-Güngör Demiray'a mektup,Cemal Süreya Arşivi,Mektuplar Dosyası) 1938'de Dersim İsyanı sonrasında ailesi Bilecik'e sürgün edildi. 9 ocak 1990 tarihinde İstanbul'da ölmüştür. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi maliye ve iktisat bölümü'nü bitirmiştir.Maliye Bakanlığı'nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik, darphane müdürlüğü, Kültür Bakanlığı'nda kültür yayınları danışma kurulu üyeliği, Orta Doğu İktisat Bankası yönetim kurulu üyeliği ve 25 yılı aşkın Türk Dil Kurumu üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik yapmıştır.
Ağustos 1960'tan itibaren yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini Haziran 1966- Mayıs 1970 arası 47, 1980-1981 arası iki sayı daha çıkardı. Pazar Postası, Yeditepe, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Yeni Ulus, Aydınlık, Saçak, Yazko Somut, 2000'e doğru gibi yayın organlarında şiir ve yazılarını yayımladı.
İkinci yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılan Cemal Süreya'nın ilk şiiri 'Şarkısı Beyaz' Mülkiye dergisinin 8 Ocak 1953 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Geleneğe karşı olmasına rağmen geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle ikinci yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu. 1997'de de Cemal Süreya arşivi yayımlandı.
Cemal Süreya 38 sürgününü bir şiirinde şöyle anlatıyordu:
'Bizi kamyona doldurdular. Tüfekli iki erin nezaretinde. Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular. Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. Tarih öncesi köpekler havlıyordu.'
Ülkü Tamer onun için şu dizeleri yazmıştır:
Tanrı Bin birinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece cemal'i,
Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı, Başa döndü sonra, Kadını yeniden yarattı.
* 1 Kitapları
o 1.1 Şiir
o 1.2 Düzyazı
o 1.3 Deneme
o 1.4 Mektup
o 1.5 Antoloji ve çevirileri
* 2 Kaynaklar
* Üvercinka(1958;Yeditepe Şiir Armağanı)
* Göçebe(1965;1966 TDK Şiir Ödülü)
* Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973)
* Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri:1984)
* Sıcak Nal ve Güz Bitiği(1988; Behçet Necatigil Şiir Ödülü)
* Sevda Sözleri (Bütün şiirleri:1990, ö.s.; YKY 1995).
Düzyazı
* Aydınlık Yazıları / Paçal (1992)
* Oluşum’da Cemal Süreya (1992)
* Papirüs'ten Başyazılar (1992)
* Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar: haz. Nursel Duruel, YKY 1997; genişletilmiş basımı: YKY,2002
Deneme
* Şapkam Dolu Çiçekle (1976)
* Günübirlik (1992)
* 99 Yüz (1991; YKY 2004)
* 999. Gün / Üstü Kalsın(1991)
* Folklor Şiire Düşman (1992)
* Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik'in yeni basımı)(1992)
* Günler(999. Gün'ün genişletilmiş basımı: YKY (1992)
* Toplu Yazılar 1: Şapkan Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar YKY (2000)
* Toplu Yazılar 2: Günübirlik'ler. (YKY 2000)
Mektup
* Onüç Günün Mektupları (1990,ö.s;YKY 1998)
Antoloji ve çevirileri
Cemal Süreya iki antoloji (Mülkiyeli Şairler ve 100 Aşk Şiiri) hazırladı; Simone de Beauvoir’dan Sade’ı Yakmalı mı? (1966; YKY 1997), Gustave Flaubert’den Gönül ki Yetişmekte (Duygusal Eğitim) ve Antoine de Saint-Exupéry’den Küçük Prens (Tomris Uyar’la birlikte) başta olmak üzere, pek çok çeviri yaptı. Çeviri şiirleri (Yürek ki Paramparça, haz. Eray Canberk, YKY 1995) ve Çocukça dergisi için yazdığı yazılar (Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi, haz. Necati Güngör, 1993; YKY 1996) derlendi.
Kaynaklar
* Emre Dursun- 'Sesim Tanınmaz Bir Çocuk Sesi': Cemal Süreya
* Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği
* Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık
* Cemal Süreya'nın bilinmeyen eserleri ortaya çıkarıldı, 18.03.2005, Hürriyetim
* http://www.mmd.org.tr/memberdetail.aspx?memberid=218
* Maliye Müfettişleri Albümü, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara (2003)
* Cemal Süreya ve Sonrası (Artshop Yayıncılık, Yayın Yönetmeni: Vedat Akdamar, Yayın Kurulu: Dr. Itır Yeğenağa, Zühal Tekkanat, Mehmet Ali Işık, Engin Turgut, Ertan Mısırlı
Kâsım bile Yûnus sözü sîgâya çekerken
Bilmiş ne mübârek birinindir o şiirler
Biz haddini bilmezlere gelmez mi eserden
Şâir kelâm ehliyse zaman aşrı fikirler?
Bu da tazedür
Hepsi de aruzdur
Hazır lokma arayanlar için izaha gerek duydum bunu da
Biz boş insanlar mıyız işimiz gücümüz var
Mesai yapıyoruz etmeden ücret talep
İnsana hizmet için bitmeyen gücümüz var
Parazit yapıyorlar edep birazcık edep
Onur BİLGE
Yanlışı bulacaksın doğruyu diyeceksin
Olgun olan şairler hata kabul ederler
Güzelliği bozarsan taşları yiyeceksin
Kuru laf edenlere hem kel hem fodul derler
Onur BİLGE
Hataları sayarım vardır dilimde ayar
Burası er meydanı görelim boyunuzu
Eleştiri olmasa sanat yerinde sayar
Her lafa maydanozluk sevmedim huyunuzu
Onur BİLGE
Öhü öhü...
Onur Hanım, bugünkü tartışma için iyi örnek değil bu.
Onu sayfanıza asın da buradan silin.
Çünkü Yunus Molla Kasım'ı eski zamanlardan çarpmış :)
Tartışmalarda işe yarayan örnekleri kullanmak gerekir.
Yani sonuçta biz haklı çıkmalıyız haklı olmasak bile :)))
Doğruya doğru derim eğriye doğru demem
Allah göz izan vermiş yerine yerleştirmiş
Şair ünlü olsa da dalkavukluk edemem
Bir Molla Kasım çıkmış Yunus’u eleştirmiş
Onur BİLGE
Bu şiir ile ilgili 91 tane yorum bulunmakta