çığlıkların ürkekliği
benim bu cesaretim
derin kuyularda saat mi tamir etmeli
bu çöllerin kumu yanaklarımda birikti
kulaklarım sağır
ellerim nasırlı
Rica etsem kapıyı örter misin?
karanlığı sever soğukta titrerim
seni anılarınla diriltirim
güldürür sevindiririm
seni... seni...
kuzeyin mavi ışıklarına yansıtırım
gergin halattaki cambaz
bozuk akortlu saz
kabuslarımın kurak sebebi
siyah zeytinlerin mürekkebi
kibrit kutusunda kalan son çöp
yere düşen ekmeği al da öp
Gerçekten uyandım mı
ne zamandan beri uykulardayım
elbiselerim çürümüş
nasıl da acıkmışım
sanki ilerlemiş de ilerlemiş yaşım
bembeyaz olmuş kara kaşım
görkemli havalara kapılmışım
dizlerimdeki sızı geceden kalma
yorgunluğun tarifi gözlerimde saklı
dut ağacının altına çocuklar işiyor
deliler hep aynı, adları farklı
bir derede kaplumbağa devrilmiş
Kaderin kanlı tırnaklarla yazıldığı mağara
yer altında kayayı yuvarlaya dur
göbeğin kör bıçakla kesildiği gün
kralın laneti dicle nehrine aktı
doğrunun kuyruğu yalana bulandı
yalanın görkemi hislere büründü
Yine bir yabacı geldi şehre
hikaye başa sardı
korkular bir yana
kapılar kapandı
neydi adı
yabancı... yabancı...
On bin yıldır dikildiğim adada
bir mektup şişesi vurdu sahile
yengeçlerin gözleri
dalgaların sesleri
ölümden sonra defalarca dirilmek
varlıktan silkilenememek
kördür gözlerim
mermerimsi yüreğim
dokunmazsan eğer
göz yaşlarım değer
örümcek ağa
susuz balığa
"Belki de..." diye başlardı sigara nefesleri
kursak düğümüydü kızıl gözlerin hevesleri
toprağa benzese cesedimiz yuvarlak göz bebeklerinde
metro serinliği yankılanır kuyuların en derininde
amcalar parmak ısırır
bebekler emziğini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!