Sesi olmaz sonsuzluğun
anlamsızdır kusursuzluk
yokluğa eşdeğerdir kalenderlik denilen yük
buğday tarlasını andırır rüzgarın uğultusu
göklerde feryat yankılanır
sırtımızda demirden kırbaç
Uykularımı zehir eden soru
Tanrım sen beni koru
Dilim damağım kupkuru
Bana kaldı cinlerin onuru
Kaçsam bedenim evde kalır
Kalsam can veririm ranzada
Sen çocuk ben çocuktum
bir akşamüstü domates bahçesinde
topuklarımız çamur, tırnaklarımız toprak toplamıştı
güneş yok oldu
sen kayboldun
çocukluktan sonra rastladım sana
Sessizliğin çığlığı ruhumuzda yankılanır
kulaklar arza yapışır
görenler şaşırır
dedeler enfiye çekip hapşırır
çölden birileri şehre iner
kimisi deli kimisi veli der
Çok gülme ağlarsın
rüzgarın en hafifinde
poşetler uçuşuyor
içimdeki korku midemi deldi
gecem sarmaşık
gündüzüm kaldırım
İnsan cesedi kokuyor evimin temelleri
kim bilir kaç yüz insana mezar oldu dans ettiğim evin toprağı
içimdeki sevinç eksik
hiçliğime duyduğum hayranlık
aydınlık odanın kapısı aralık
fareler eşikte
Uzak şehirlerden geldim
neye güldüğünü bilemem
çarıklarım eskidir evet
gönlüme bakamadın maalesef
rengarenk bir kelebeği düşün
konsa burnunun ucuna
Bir gece uyusak
bir daha uyanmasak
uykumuz sonsuz
neşeli gözlerimiz yosunsuz olsun
evrenin derinliği yıldızlara kalsın
Bir gece uyusak
Yarım kalmışlıkların tadıdır damakta
tamamına erenler iştahsızdır
kadehin dibini doldurur şarap
boş tarafı silinmez ıstırap
aşkın en güzeli
rüyadaki sevgili
Ağırlık çöker omuzlarıma
Gecenin ıssız vadilerinde
Saat tıkırtısı, fabrika gürültüsü
Yine odamdalar galiba
Mobilyalar yürür
Kapılardaki sesler büyür
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!