Kıyametin ayak sesleri...
duyuyor musun?
bir an önce buralardan gitmeli...
gitmeli gitmeli...
ölümün kıskacı
varlığın sonu
Kıyamet kopmaya başladı
kaç bin yıl sürecek kim bilir
kasabaya yeni adamlar gelir
kahvehaneler boş
köpekler cılız
sıcağın soğukla buluştuğu yerde
Gerildi uçurum köprüsünün halatları
sürünce dört nala susamış atları
amansız korkudur şiirimin satırları
duymayacak mı kimse bu naraları
Kundağıma kan bulaşmıştı
göbeğim kör bıçakla kesilirken
hiçbir şeye sahip olmamanın rahatlığı
kuş tüyü kadar hafif
dünyadaki payım size kalsın
engereklerden kaçıyorum
Zihnimin içindekiler odaya dağıldı
artık duvarlar bile kirli
yağmur suları pencere ısırığından sızıyor
yarasanın biri durmadan dönüyor
korkunun tarifi yaşantıdır
gözlerimi yumsam
soğuk sözlerinle üşüdüm
bakışların buz kesince
bir çıra gibi söndüm
ayaklarımı hissetmeyince
yürüsem çöllerde
gündüzlerde gecelerde
Küçülen gözlerin ardında saklıdır masmavi deniz
gülümseyince anlayamazsınız siz
farelerin bıyıkları bulandı süte
halaya durdular kadife sese
kediler tıkandı kafese
içindekinin ben olduğumu bir bilse
Rulette kırmızıya oynadım
mavi ışıklar altında
sigarayı küllükte unutunca
çark döndü de döndü
bir asır mı sürer durması
bu mudur insanın yazgısı
dilsiz değilim, suskunum
kendime küs, çöllere dönüktür yönüm
bedenim ağır, bir odur yüküm
çöktüm
kumlar doluştu gözüme
parmaklarım kördüğüm
Derileri kurumuş
Temmuz sıcağında
Kasım'ın hüznü
sararmış yaprakları
şuursuz ânıdır yaşanmış baharları
sessizlik geceye kalsın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!