Belki de ölümü düşünmeyecek kadar diriyiz,
ama yaşamaya tutunacak kadar ışığımız söndü.
Geceler, içimizde unutulmuş bir tren garı gibi boş
kimse inmiyor, kimse binmiyor,
biz sadece bekliyoruz;
hangi hayalin geleceğini bilmeden,
hangi umudun artık gelmeyeceğini bile bile.
Kalbimiz, kırık bir pusulanın titreyen ibresi;
hep kuzeye dönmek isterken
kendi içimizin karanlığına saplanıyor.
Gündüzler omzumuza çöken yorgun güneş,
geceler ise dizlerimize çöken bir çocukluk küskünlüğü.
Biz ölümü aklımıza koyacak kadar yorgun değiliz,
ama yaşama sarılacak kadar da genç kalmadı içimiz.
Kırılgan bir rüzgâr gibi esiyoruz dünyadan:
Sesimiz var, yankımız yok.
Adımlarımız var, gittiğimiz yer yok.
Ve en çok da kendimize yetişemiyoruz.
Belki de mesele dert değil,
düştüğümüz yerde kalmayı alışkanlık edinmiş kalbimi
her adımı bir başka vedaya benzeyen bir yolun kenarında
usulca bekliyor.
Ama yine de…
İçimizde bir yerde, görünmez bir kıvılcım:
Söndüğünü sandığımız yerde
yeniden yanmanın mümkün olduğunu fısıldıyor.
Kayıt Tarihi : 27.11.2025 20:37:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!