Kaynağından içtim suyu, avuç avuç, parmaklarımı donduran,
İlkbaharında canlanışı,
Güzel çiçekleri,
Nohut tarlasında korkusuz topladığım nohutların kabuklarındaki ekşiliği,
Elimle topladığım başak destesinde aldığım firikleri,
İnsan ayağının değmediği ırmaktaki alabalıkları...
Bir rüzgâr esti yine yüreğimde,
Kopardı tüm fırtınaları içimde.
Hüzün doldu damarlarıma sessizce,
Ayaklarım dolandı, düştüm gecelere.
Neşeydi bir zamanlar bu sokaklar,
Şimdi yalnızlığa sarılır yıldızlar.
Uzanmış gibi,
Dere kenarında sessiz.
Ölüm gelmiş.
Su akar habersiz,
Yanıbaşında.
Ölüm gelmiş, her şey bitmiş.
İkiyüzbin yıl önce;insanlık başlayıvermişse,
Bir ikiyüzbin yıl sonra da bitiverir belki...
Gerçi daha evvelinde bitecek, sonsuz dediğimiz...
En sarhoş anında bile bir tedirginliğimiz ürkek,
Herkes mi böyle, yoksa sadece biz de mi.
İkiyüzbin yıldır bitmedi çilesi..
Geçenlerde yakama yapıştı,
Birileri...
Nedeni bendim.
Bir taşla iki kuş vuracakken.
Ben taşı kenara koymuşum..
Hayal ediverdim kendim...
Biliyorum , öyle özleyeceğim ki.
Göğsümde,
Soluğumda.
Ensemin üstüne basılmışçasina; bökük boynum.
Varlığın; çiçekli bahçe, farkında olamadığım.
Bir ben miyim? Hüzünle dost olan.
Bir ben miyim? Geçmişten kopamayan.
Ahlarım, vahlarım.
Bin bir pişmanlıklarım.
Bir ben miyim?
Keşkesiz tek an.
Bir emekçinin alın terini,
Güneşi çocuğuna,
akşam vereceği küçük minik çikolata;
Siler...
Uyumadan ulaşabilse...
Bitmeyecek içimdeki fırtınalar,
Gözyaşlarım sessizce süzülür akar.
Tan yeri ağarırken umut doğacak,
Çaresiz yüreğim sancıyla yanacak.
Kımıldayamam yerimden, yorgun gözlerimle,
Saat geç oldu...
Gözümün önünde sanki uçuşan bir şeyler.
Işığa engel oldu.
Henüz bir araya bile gelmedi o eller.
Saat geç oldu.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!