Selin Özalan Şiirleri - Şair Selin Özalan

Selin Özalan

Benim hayatıma ne sizin pis egonuz ne de çarpık zihniyetiniz gölge düşüremez. Boş laflarınız da benim kim olduğumu değiştirmez. İstediğinizi söylemekte özgürsünüz, sevmek zorunda da değilsiniz ama saygı duymak zorundasınız.

Dedikodumu yapanlar, açığımı arayanlar... Sanıyorlar ki farkında değilim. İşte buna sadece gülüyorum. Eğer sevmiyorsanız, yüzüme karşı dobra olup ➡ söyleyin. Ne diye ikili oynuyorsunuz?

Geçmişimdeki hatalar yalnızca beni ilgilendirir, sizi değil. Zamanında yanınızda durduğum, iyiliğini düşündüğüm insanların nankörlüğünü görmek sinirimi bozsa da artık üzülmüyorum. Çünkü yaptığım iyilikler karşılık bekleyerek yapılmadı. Ama bir gerçek var: nankörlük karakterinizi belli eder.

Devamını Oku
Selin Özalan

İnsanlar sürekli onaylanmak ister değerli olduklarını başkalarının gözünden duymaya ihtiyaç duyarlar Psikolojik olarak özdeğerleri zayıftır ve içten gelmeyen güveni dışarıdan alkışla tamamlamaya çalışırlar Onay eksik kimliği geçici olarak sarar ama ruh doymaz daha fazlasını ister. çocuklukta alamadıkları ilgiyi, değeri yanlış insanlarda ararlar. Kalbi seçer, akıl susturulur; çünkü duygusal açlık, mantıktan daha baskındır.Sizin Sevgi zannettiğiniz şey aslında alıştığınız acının tekrarından ibarettir. İnsanlar çoğu zaman yanlış kişileri sever çünkü; kalplerinin boşluklarını doldurmak için ruhlarına zarar verirler. Psikolojik olarak, geçmiş travmalar, düşük özsaygı ve onaylanma ihtiyacı; tanıdık gelen ama sağlıksız ilişki kalıplarına çekilmelerine neden olur.

Devamını Oku
Selin Özalan

İhaleye fesat karıştıran sizlersiniz, Kamuya sülalenizi dolduran da sizsiniz. Şimdi kalkmış halá bize "susun, bu düzene ayak uydurun" diyorsunuz. Hırsızlık yapan, yolsuzluğa bulaşan sizsiniz ama Direndiğimiz için içeri alınan biz oluyoruz. Başkalarının çocuklarına şehitliği övüp Kendi çocuklarınıza çürük raporu aldıran siz değil misiniz? "Asgari ücrete şükredin" derken Kendiniz beş katı maaş alan sizsiniz. Söyleyin, biz neden susalım? Bazı kesim çıkıp utanın diyor... Pardon ama utanması gereken biri varsa, o biz değiliz! "Reis bizi Artvin'e götür" sloganları atıp bedelli askerlik yapan biz miydik? Fethullah Gülen'le el ele poz veren biz miydik? Kendi vatandaşını, ülkeye doldurduğunuz insanlardan daha değersiz gören biz miydik? Kadınlarımız, çocuklarımız öldürülürken Bizim kadınlarımızın hakkını elinden almaya çalışan siz değil miydiniz? Önce çıkın da bizden çaldığınız hakların, hayatların hesabını verin. Ondan

sonra bize gelip ahlak dersi vermeye kalkarsınız.

Devamını Oku
Selin Özalan

Sevgi dedikleri şeyin bazen insanı bu kadar yıpratabileceğini bilmiyordum. Her “seni seviyorum” dediğinde umut ediyorum, ama karşılığında bir çaba yok. Sadece sözler… Sözler de kırıyor bazen, bazen de hiç değeri yokmuş gibi kayıp gidiyor.

Ben sevdim. Saf, tüm kalbimle… Ama karşılığında yorgunluk, kırıklık ve bitmeyen tartışmalar aldım. Küçücük bir hata, bir yanlış anlaşılma, onun gözünde dağ gibi büyüyor. Ve ben, her seferinde kendimi toparlamaya çalışırken, biraz daha tükeniyorum.

Kırıldım… Kelimeleriyle, suskunluklarıyla, ilgisizliğiyle… Her gün biraz daha küçülüyorum, sanki içimdeki ışık söner gibi. Yıprandım… Sevmek için savaştığım, her şeyi affettiğim ama karşılık göremediğim için. Yoruldum… Beklemekten, kendimi anlatmaktan, sürekli eksik görülmekten…

Devamını Oku
Selin Özalan

Sana daha önce yazdığım mektuba hiç cevap gelmedi. Zaten bekliyor muydum, ondan da emin değilim. Ama insan, içinde konuşamadığı ne varsa bir kâğıda dökmek istiyor. Yoksa boğuluyor. Ben boğuluyorum. Yazdıklarımı okudun mu, bilmiyorum. Ama içimde sana dair o kadar çok şey birikti ki, sustukça daha çok canım yanıyor. Cevap vermeni istemiyorum aslında. Sadece... Bir zamanlar sevdiğim insanın, beni hiç yok saymadığını bilmek isterdim. Ben hâlâ aynı yerdeyim. Bıraktığın gibi değilim belki, ama yerim aynı. Seninle yürüdüğüm yolları hâlâ ezbere biliyorum. Birlikte baktığımız o gökyüzü, artık biraz daha gri. Sen gittin ya, renkler bile biraz silik kaldı sanki. Sana kızmıyorum artık. Kızgınlığım bile geçecek kadar zaman geçti aradan. Ama kırgınlığım... O hâlâ yerli yerinde duruyor. Çünkü "gidecek" gibi değil, "hep kalacak" gibiydin. Ama işte, bazen en çok kalacak dediğimiz insanlar, en sessiz gidenler oluyor. Biliyor musun, hâlâ bazen adını duyunca irkiliyorum. Kalbim alışmadı sanırım, senin bir yabancı oluşuna. Oysa bir zamanlar seninle ilgili her şey, evim gibiydi bana. Bazen düşünüyorum... Cevap verseydin, ne değişirdi? Belki hiçbir şey. Belki her şey. Ama artık biliyorum, bazı mektuplar cevapsız kalır, bazı hikâyeler yarım biter.Ve bazı sevgiler... Sadece birinin içinde yaşar, sessizce, kimseye çaktırmadan. Bu da öyle bir şey işte. Ben seni içimde taşımaya devam ediyorum. Sen bilmiyorsun, ama ben hâlâ arada seni hatırlayıp "keşke" diyorum… Ve sonra sustuğum yerden yeniden yazıyorum.
Cevap beklemeyen biri.

Devamını Oku
Selin Özalan

Yıllardır süregelen bir satranç oyununun içindeyiz.

Hamleler hesaplı, stratejiler şeytani. Önce eğitimi çökerttiler, çünkü biliyorlardı ki bilinçli bir toplum onların kurduğu bu düzeni sorgular, kabul etmez. Ardından ekonomiyi bitirdiler, gençleri umutsuzluğa mahkum ettiler. İnsanları öyle bir hale getirdiler ki, açlıkla sınanırken adaletsizliği sorgulayamaz hale geldiler. Ama artık bu devran dönüyor.Bu düzen değişmeli! Çünkü bu halk köle değil. Çünkü gençler bir avuç çıkarcıya kurban edilemez. Çünkü umut, baskıyla susturulamaz. Artık mücadele var. Artık bu halkın gözleri açık. Tarih bu günü yazacak ve biz kazanan tarafta olacağız. Zincirleri kırma vakti geldi! Türkiye, adaletin ve halkın iradesinin üstün olduğu bir devlettir. Ancak bu irade susturulamaz. Hak, hukuk ve adalet herkes içindir. Bugün sesimizi kısmaya çalışanlara karşı, bu ülkenin gerçek sahipleri olan halk, susmayacaktır.

Devamını Oku
Selin Özalan

Bazen düşünüyorum… Kaç defa haksız yere suçlandım, kaç defa anlatmaya çalışıp yine de anlaşılmadım. Ne zaman geçmişimi kapatmak istesem önüme serdiler. Ne zaman nefes almak istesem üzerime geldiler. Ve sonunda ben sustum. Çünkü susmak, anlaşılmamaktan daha az acıtıyordu. Ama bu suskunluk içimde büyüyen bir çığlığa dönüştü. Geceleri yastığa sessizce dökülen gözyaşlarım oldu. Kimse görmedi, kimse bilmedi.

İçimdeki masum çocuk o kadar yoruldu ki… Defalarca kez kendini savunmaya çalıştı, defalarca kez inanılmayı bekledi ama olmadı. Arkasından atılan iftiraları sineye çekti, yüreğine gömdü. Bir gün biri çıkıp da “Ben sana inanıyorum” desin diye bekledi. Ama o cümle hiç gelmedi. Ve ben, kendime anlatmaktan yorulduğum kadar, başkalarına anlatmaktan da vazgeçtim.

Artık hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanıyordum. Kırgınlığım, boşluğa karışmış hayallerim, yorgun kalbimle kabullenmiştim hayatı. Ta ki o an gelene kadar… Ta ki ellerimi tutup “Yanındayım” diyen o sese rastlayana kadar.

Devamını Oku
Selin Özalan

Bazen insan, kendi isteğiyle değil, şartların zorlamasıyla yalnız kalır. Bu yalnızlık, özgürlüğün değil mecburiyetin kokusunu taşır. Benim yalnızlığım da öyle… İstemeden seçilmiş, ama zamanla alışılmış bir sessizlik.

İnsanları tanıdıkça, kelimelerin ardında saklanan niyetleri gördükçe, yanımda kimlerin kalmaya değer olduğunu anladım. Çoğu gitmeyi seçti. Bazıları da kalmış gibi yapıp aslında çoktan gitmişti. İşte o an fark ettim; kalabalıklar içinde bile yalnız olabiliyor insan.

Benim yalnızlığım öyle bir yalnızlık ki… İçinde kırgınlıklar var ama tamamen yıkılmış değil. Çünkü biliyorum ki bu sessizlik, beni yok etmiyor, aksine güçlendiriyor. Sessizlikte kendi sesimi duyuyor, yaralarımı kendi ellerimle sarıyorum.

Devamını Oku