İpek dokunuşlu saçların, ışıltılı teninle
Sesizce misafir oldun dünyamıza.
Ben ve annen vakur bir sevinçle karşıladık seni..
Ablan kıskandı biraz, nazlandı,
Sonra tuttu minik ellerini
Yumuşacık, ne güzel dedi.
Hazan yağmurlarından firari güneş
Mülteci, evlerin sıcak odalarına
Bir davetsiz misafir, hasta bedeniyle
Yazdan kalmış anıların hayali içinde
Dinleniyor bir koltukta titrek nefesiyle...
Sanki bir davetiye gönül hicranlarına
Dilime dolanan bu hasret şarkısı
Başladı yolculuk hüzün anlarına
Sırat köprüsünde bir tren
Tek yolcusu ben...
Yürüyorum
Bugün hava güneşli,
Yine o kınalı, yaramaz eller
Gökyüzünü maviye boyamış,
Besbelli
Şaka yapmak istemiş olmalı...
Ama artık maviyi sevmiyorum ki
Bu hazan gecesinin dipsiz hüzünlerinde,
Buz mavisi düşlerimin serinliğinde,
Yaşanmışlıkla kirlenen hayallerimi,
Yıkadım, kirpiklerimden süzülen
Gözyaşlarımın berraklığında...
Bu içi boş yaz akşamları, hep dokunur gönlüme
Melankoliye davetiye,çünkü sen yoksun yanımda...
Beraberken kordon boyu, ömür katardı ömrüme
Yokluğunda dolaşan, sevdan olsun kanımda...
Bir yol ki kıldan ince, kılıçtan keskin,
Uzanıp gider Allah’a kadar ucu...
Bir adam ki bu yolda,
Dertlerle yoğrulmuş hamuru,
Onulmaz kara sevdaların
Yılgını...
Muhteşem Defile
Boztepe'nin eteğinde
Yeşil gözlü bir sevgili,
Oturmuş da sahile
Uzatmış ayaklarını
İçi sırlarla dolu bir dünyada,
Yaşamak için birlikte,
Zamanı adımlayan,
El ele iki genç insan;
Aygın baygın bir rüyada...
Düşündüm de yaşadıklarımı şöyle derinden,
Çileli hayatımın etkisiz bir aktörüyüm...
Yaşadıklarım bir bir sorulur hep kaderimden,
Oysa aşk arenasının mağlup gladyatörüyüm...
''Yenilen pehlivan güreşe doymaz'' der bir mesel,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!