Sırtını yaslamış Kandil Dağına,
Ankara’ya dönük yüzü Çorum’un.
Tarihi uzanır Hitit çağına,
Asırlardan gelir izi Çorum’un.
Ecdat yâdigârı hanı hamamı,
Anlatsam seni sana söyle yeter mi sözler,
Adını telaffuzdan diller aciz İSTANBUL.
Seni çalıp söylese bilinen bütün sazlar,
Tüm nefesler ritimler teller aciz İSTANBUL.
Ezel ebet dimdikti eğilmez başın senin,
Ne kalemde ne eldedir,
Ne göz kulak ne dildedir,
Bunun sırrı gönüldedir,
İki satır yazacaksan.
Bilmeyenler kolay sanar,
Dünya güzel ile dolsa,
İlle de sen ille de sen.
İstemem hep benim olsa,
İlle de sen ille de sen.
Sen vermedin mi bu canı?
Mevla’nın lûtfudur “Âşıklık” kula,
Gönülünen olur işimiz bizim.
Ömrümüz başından sonuna çile,
Dinmez gözümüzde yaşımız bizim.
Bizler gülü dikeniyle sararız,
Benim ızdırabım bir riyakârdan
Kader değil ‘’boyun bükeyim’’ desem.
Ebedi bir vefa görmedim yardan
Çekilir yanı yok ‘’çekeyim’’desem.
Hanlara eğilmez bir ulu baştım
Biçerdim ekini ederdim deste,
Toplar yığın yığarıdım üst üste,
Şimdi orak harman tırpan da yasta,
Çüt-çıbık tutacak eri kalmamış.
Dırmıklayıp “diş” ederdim yerini,
İlkbahar gülüydün hazan olmuşsun,
Hani goncaların dalların nerde?
Ay gibi parlardın ama solmuşsun,
Ruhuma haz veren halların nerde?
Mayısta san vurmuş bağa dönmüşsün,
Sevdiceğim tutmaz isen elimi,
Ömrümü beyhûde sayar giderim.
Daha çektirirsen bana zulümü,
Allı turnalara uyar giderim.
Yine “gel” dedikçe gelmeyeceksen,
Ay bacayı çoktan aştı günaydın,
Kaç kere söyledim yeni uyandın,
Bak beni de yaktın kendin de yandın,
“Bizim kavuşmamız zor.” diye diye.
Önce aşkın ile yakıp kül ettin,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!