Zaman kurdu mesaide içten kemirmeye,
Hızına yetişirken çobanlık güzeldi de.
Yaş elliyi aşmışsa hazır olun dilenmeye,
Ramak kalmış demektir sillesini yemeye.
Güvenip de aldanma elindeki kavala,
Her sevdanın bir yönü yüzsüz olduğu gibi
Biz bir de astarsız giydik üstümüzdekileri
Ahh be göçebe şairim! ! Rönesans kadını olmak vardı!
Varak kakmalı bir şiirde şimdi,altın işlemelere örtünmek!
Yay oldu da dillerim,
Binlerce ok gibi saplanmadan sözlerim,
Kenara çekilinde hedefimizi görelim..
.....
....
Osmanlı'dan gelir ya kanımız,
Ağlayan yanına mı gülmeliyim,?
Gülen yarına mı ağlamalıyım?
Yoksa tablonda kaçış noktasını mı aramalıyım?
Eksper olmaya ne hacet..!
Kabulümdür ki fırçanın yönü de önemlidir elbet
Ama gözümü böylesine almışken paletteki renk karmaşası
Bu defa...
Boynunu çaresiz eğecektir hırçın kız..
Yaslarken başını idam tahtasına..
Öylesine benzemektedir ki
Hıçkırıklar sefadan naralara
Ne kör ne de sağır varabilmekte duyulanın farkına
Zaman bile merhem olamadı diye yaralarıma
Su sızmaya başlamış yorgun sarnıçlarıma
Tam da karayı görmüşken dünya gözüyle
Batıyorum aa dostlar yavaş yavaş derinlere
Dün gece buralarda, onurun serbest düşüşlere uğradı....
...
....
......
Sen bende ne güneş var sanıyordun ne de ay değil mi?
Sözde samanyolunun sözde sahibi! !
Bir zamanlar özgür kısraklar koşuşurdu düşlerimde
Şimdi, siliyorum siliyorum geçmiyor toynak izleri.
Elleri kana bulanmış Homeros
Uyanırken asırlık uykusundan
Sadakat Tanrıçası’na başkaldıran
Sessiz bir çığlık yankı olursa semalardan
Bir sayfa daha kopmuş demektir İlyada'dan
.............................................................
Uçuşan tüllerin ardında çalan,
Şeytanın senfonisi
Oynayansa ta kendisi....
....
...
Anlatsın da dinleyin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!