Yıllar sonra gördüm nazlı yârimi,
Elim kenetlendi eline bugün.
İsterse yüzsünler hemen derimi,
El sürdüm saçının teline bugün.
O öyle yürekten çekince bir ah,
Depremi kadere bağlayıp durma!
Kim yazmış yazıyı karadan kara?
Timsah gözyaşıyla ağlayıp durma!
Dünyanın halkını düşürüp zar’a…
Bahçe betonundan gökdelen diktin,
Bundan sonra inanamam sözüne
Hakikatin dili olsan istemem!
Saman çöpü kadar gelmem gözüne
Sende servi dalı olsan, istemem!
Çok çağırdım, bir gün çıkıp gelmedin,
Kim demiş “Tanrı’yı tanımaz” diye?
Daha sabahleyin beraber idik…
Nimetler getirdi, “yiyesin” diye;
Oturduk sofraya beraber yedik.
Kahvaltının tamamını bitirdik,
Sultan ettim onu gönül tahtıma,
‘Oturursa yâr otursun’ diyerek.
Mutluluğu bir gün kara bahtıma,
‘Getirirse yâr getirsin’ diyerek.
Göremezsem bir gün hemen özlerim,
Aklını kaybetmiş divane gezer,
Gördüm ki perişan olmuş garibim.
Saç sakal karışmış; Mecnun’a benzer,
Aç-susuz sararmış, solmuş garibim.
Anlatıyor, neler gelmiş başına,
Bu ayrılık beni yakar kavurur,
Bekliyorum, gelmiyorsun vefâsız!
Kapı çalar, aklım baştan savurur,
Yokluyorum, gelmiyorsun vefâsız!
Gün geçtikçe derdim indi derine,
Bir gizli yara var benim gönlümde,
Ne ben anlatayım, ne kullar sorsun.
İyileşmez; kastı vardır ömrümde,
Ne doktorlar sorsun, ne eller sorsun.
Bir uslanmaz deli gönül var bende,
Ceylan gibi ürkek ürkek bakarsın,
Ben avcı değilim korkma sevdiğim!
Suratını asıp, kaşın yıkarsın
Ben öcü değilim korkma sevdiğim!
Bedenime açsan bin türlü yara,
Seksen iki sene önce Dikmen’den,
Ata’m güneş gibi doğmuş, Ankara’m.
Karşılanmış; ilgi görmüş Seymen’den,
Karanlığı; ışık boğmuş, Ankara’m.
Takvim yirmi yedi, ayda Aralık,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!