Susadıkça kendi kanından içen susuz
Kendi dudağından dökülen nefes
Canı örten tül ateşin doğurduğu kül
Öteye taşan gölge hüzün mayalı toprak
Hiçten bir fazla rakam yanında sonsuzun
Odamın penceresi sanki bir gizli kulak
Hüzünlü nağmelere açılır geceleri
Sonrasında günümü, hayatımı büsbütün
Büyülü rüyaların, sarar puslu gerçeği
Bin bir yalancı suret, gezinirken damarda
Ve yokluk suretinde can, varlığın yoktaki aksi
Sonsuzun soluk gölgesi, tene sığmayan
Varlıkta oyalanan, ilk ve son nefes arasında
Başlayıp bir nefesle, bir nefesle sonlanan
Aslına dönen yolcu, evveli olmayan
Öylesine bir aşk ki kalan ömre sığmıyor
Gelecek günler bile sanki geçmişte kaldı
Silindi gözlerimden rengi gökkuşağının
Bir tek ondan geriye kan kırmızı renk kaldı
Akşamlarımda şimdi gülgûn ufuklar kanar
Bir ruh gibi dolaştım, bedeninden sıyrılmış
Berraklığında gönül çelen düşlerin
Aydınlattı yolumu, yüreğimin alevi
Sofrasına konuk oldum ölülerin, istemeden
Dilini öğrendim mezarlığın, öncesi
Geceleri düşlerim kemirir gözlerimi
Karanlık gizleyemez o hayalini benden
Yoğrulur gözyaşıyla yüreğimin külleri
Gözyaşlarım giderir ancak susuzluğumu
İçerimi söndürür belki yeni bir tufan
aşka dair bir söze
değdikçe dilim
boğulur sesim
taşımaz olur ayaklarım
gövdemi
ağırdır söyleyemediklerim
Geceden damlarken yeni gün
Ölüm, kınına pusmuş bıçak
En sahici hükümdür ölüm
Tene çok yakın, hayale uzak
Hayal sonsuza değerken
1.Gölge tutarken hayal
İnsana doymaz toprak
Aynalar hiçe bakar
İz bırakmaz bakışlar
2.Güneş kemirir çölü
Giriftarız aşka biz şu âlemde
Sona varsak da bir varamasak da
Bilmeyiz çare ne tabip nerede
Şifa bulsak da bir bulamasak da
Aşk ateşi yakmış küle dönmüşüz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!