RAHLELERE SENİ YATIRDIM
Yar!
Yokluğunun kaç yüz günündeyim.
Düşkün kaldı dualarım bak.
Rahlelere seni yatırdım.
Dudaklarımın arasında gizlediğim,
Ve her defasında yasını tuttuğum sevdanın,
En sığ yerlerinde seni kaç kere katlettim.
Öldüremedim işte,
Avucumdan taştı Adana.
El ayak çekilince Kayserinin kuytu köşelerinde, ben geceye yüreğimi açacağım. Gözlerin aydınlatacak caddeleri ve ben yine sana koşacağım. Erciyesin doruklarında, her gece açılan hüzün tünellerinin iksirini içirmeye koşacağım. Ve yine ayaklarına dikenler batacak. Seher mavisi, gül kokusu.. yüreğimden öpüyorsun yine her zaman ki gibi hissediyorum.
Eğer yalvarmaksa benden isteğin, sana itaat ederim. Eğer diz çökmekse, sana secde ederim...!
SANA VUSLATI HEDİYE ETMEK
Yaralarımın kabuk bağladığı zamanlarda,
Eşkali faili meçhullerde anılan,
Bir kaçak misali,
Yasadışı sevdalarımda elimde bayrağımdın.
Kimi zaman cüzzam yemiş bir bedenle sevişmek seni özlemek,
Susuzluğumu, verem yapışmış bir yüreğin dudaklarında dindirmek.
Ölümün en güzelini seyretmek uzaklardan.
Her gece saatler melankoliye döner
Ve söner şehrin ışıkları.
Ya sonra...
Şimdi yazıyorum, gidişimin ardından gel dediğin hayalini…
Aylardan Mayıs, yağmur var, dışarısı efkar, Ankara avuçlarımda ve kalemimin mürekkebi oluyorsun. Giderken bile ışıl ışılım ve hala kalbimde mührün. Aşkın yadigar kalıyor sadece başka bir şey yok. Bir zemherinin kuşanmışlığı yaşadıklarım. Tutkunun alevleri yakarken ve akarken ılık ılık nefesin, titremişliğimin depremi yaşadıklarım.
Gözümün karasında, şehrimi aydınlatan hayat felsefem. Karanlıklara diz çökmüş, rüyalarını izlemekteyim. İnsanların dilindeki alay konularının başrolünde yine ben varım ama her şeye inat, geçmişten geleceğe dualarla, özlemlerle ve hicranlarla beslediğim fidanımsın. Kökünü toprağa salmış cümlelerimin manası kayboluyor seni anlatırken. Acı dolu hayatımın beni kuşattığı zamanlarda, sevdasına sığındığım korunağını benden mahrum kılma. Yaşadığın aşkların olsun, kanasın yüreğin ama sen kanatma, yılma, usanma… Tüm kanamalı, ağır yaralı günlerini yüzüme vur. Serçelerin ayaklarında taşıdığı umudu taşı yarınlarına. Tüm gülücüklerin şahitliğinde öpülmeyi bekleyen dudakların hala benimle.
Ey benim secdadesine başımı koyduğum. Sıla ve naz kurudu, gel bir tutam büyüt toprakta, karanlık düşen şehrime aydınlığınla işgal et. Benim son ihtimallerimi gerçekleştir. Fukara dünyamın yalnızlığını yoldaş edinmişken kendime yarenim ol, soğuk ellerim ol, susuz dudaklarım ol, sararan yapraklarım ol. Suskunluğum sarsın bedenini. Seni gülüşlerin hatırlatır ve sokulduğum koynun.
MİNİK GIDILI DUAM
Şimdi saat, gece yarısını sen geçiyor ve cenneti soluyorum, güle yatırdığım seni mavi bilyeli dualarımla izlerken.
Yıkanıyor sanki tabiat ve sana çıkan yollar, soluğunla teyemmümün tadına varıyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!