Kime bel bağladın, sen kime güvendin?
Ey gönül ne yaptın, mahlûktan dilendin!
Dâra çıkıp dosta, can fedâ diyendin.
Şimdi nâmertlerin hükmünde elendin.
Gözlerinde dünyâ zevki parlarken,
Sen olmazı oldurmaya çalıştın.
Görünüşte Mecnûn gibi ağlarken,
Özde sen de günâhlara karıştın.
Âmîn dedin, olmayacak duâya.
Hani bir çocuk vardı, hatırlar mısın?
Elma şekeri gibi al yanakları.
Kara boncuk gözleri döker gözyaşın.
Sanki korkmuş, titriyor gül dudakları.
Gelincik tarlasında ufak menekşe.
Ey firavun kalk ayağa, gör ki; neslin iktidar.
Sana lâyık hükmediyor müşrik, katil, sahtekâr.
Toplasalar dördünü de, âfitabda sana denk.
Kim dâhi olsa nûr-i şems, isbatda sensin mihenk.
Yahu! Yok mu cengaver, zâlimlerle cenk edecek?
Herkes mi zulümperver, herkes mi iblisle gerdek!
Tuttu yine damarım, yol bana yâr göründü.
Gide gide yol bitti, bu âlem dar göründü.
Mâşûk menzilim idi, aşk bana ar göründü.
Açamadım sırrımı âh ile zâr göründü.
Güle güle sevdiğim, gittiğin yer Akdeniz olsun.
Gülücükler açsın yüzünde, hüzün çiçekleri solsun.
Lâkin yeşersin sümbüller, erguvanlar, leylaklar.
Daha çilem dolmadı benim, sana mutluluklar.
Hücrem, sekiz metre kare.
Soğuk demirler, kir ve pas.
Fikri firarda bîçâre,
Nerde tutku, aşk, ihtiras!
Bir demir kapı, dışarısı ayaz.
Günler geçmiyor, takvimler mi sürgün!
Ey kırık kalem, yâre hasreti yaz.
Gözlerde hüzün, tebessümler üzgün.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!