ÖĞRETMEN ŞİİRLERİ

ÖĞRETMEN ŞİİRLERİ

Dilara Sayar

Ben öğretmen olacağım!
İlerledikçe seni anımsayacağım.
Hani hep derdin ya;
'Öğrenciler çiçektir,
Öğretmenlik dirençliliktir' diye...
Bende sizin gibi,
Ne hastalık,ne de yaşlılık.
..

Devamını Oku
Fikret Gürsoy

Pazartesi gecesi, gemlik de deprem oldu
Bu depremde, yüreklere hep korku doldu
Üç şiddetinde bile, sokaklar insanla doldu
5. katta ki öğretmen hanımın, gözleri doldu

Elazığ ilimiz, gemlik kadar şanslı değildi
Buradaki binalar, adeta yere hep eğildi
..

Devamını Oku
Âşık Enver Gürkani

Saygı değer ozan ağabeyimize
27.05.1997 Ozanlık mesleği Türk milletinin özünde ve içinde bir meslektir. Bu mesleğinin anlatılması çok zor bir görevdir.
Bu görevi başarı ile yürüttüğünüzden dolayı size tüm okulumun teşekkür eder saygılar hürmetler sunarım. Allaha emanet olun saygılarımla.
Süleyman Mutlucan
Atatürk i.ö.o. müdürü
Bucak

..

Devamını Oku
Zehra Okur

KADINLAR GÜNÜ
Kadınlar gününü erkekler bilmiyorsa, onlara bunu göstermek gerek. Kadının bir ana, bir bacı, bir doktor, bir öğretmen yani kısacası kadının bir insan olduğunu kabullenemeyen küçük beyinlere, kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin diyen sefil varlıklara, kadına el kaldırmayı marifet bilen acizlere dur diyelim. Kadın toplumda belli bir yeri olan ve insanca yaşamayı hakeden bir varlıktır. Bunun için mücadele etmek en doğal hakkımızdır.
__gönül isterdiki...tarlada çalışan kadın bir günlüğüne dahi olsa çalışmasın.....

__gönül isterdiki...sinemaya gitti diye bir kadın kardeşi tarafından öldürülmesin...

__gönül isterdiki....kocası ölünce sorgusuz sualsiz,kocasının kardeşiyle evlendirilmesin....
..

Devamını Oku
Pamuk Prenses

Cesur olmalı insan… Hayatla ölüm arasında kaldığında yaşamayı seçecek kadar cesur… Karşılıksız sevebilecek kadar… Hasretin, acının, ümitsizliğin kollarında bulduğunda kendini, kendine rağmen yaşayabilecek kadar cesareti olmalı insanın…
Korkmamalı kaybetmekten… Hayal kırıklıklarından… Çevresindeki acımasız davranışlara, haykırışlarına kulak tıkayan insanlara rağmen gülümseyebilmeli hayata… Her düştüğünde kendini kaldıracak bir el bulamasa da kalkacak gücü kendinde bulabilmeli kendisini kimin kaldıracağını düşünmeden… Hatalarıyla, korkularıyla, itiraf etmekten kaçındığı tüm gerçeklerle yüzleşebilmeli… Sitem etmek yerine başına gelenlere, ders çıkarmalı yaşadıklarından… Ve unutmamalı tecrübenin acımasız ama en iyi öğretmen olduğunu…
Yalnızlık ürkütmemeli beşeri… İçinde hissetse de hep bir şeylerin eksikliğini hatırlamalı her daim insanların yalnız doğup, yalnız yaşayıp, yalnız öldüğünü… Öğrenmeli insan kendi kendine yetebilmeyi… Düşünmeli kendisini neden yalnız hissettiğini, kendisine şah damarından bile yakın bir Rabbi varken… Fark etmeli Rabbinden uzak düştüğü her an yalnızlığa bir o kadar yaklaştığını…
Ve en önemlisi yaşayabilmeli, ümitle bakabilmeli hayata her şeye rağmen, kendine rağmen… Ve bilmeli kaçışların çare olmadığını…
..

Devamını Oku
Mehmet Gündoğdu

ÖĞRETMEN
EY KUTSAL VARLIK ÖĞRETMEN
BANA OKUMAYI ÖĞRETEN
ANA BABA ŞEVKATİ GÜSTEREN
SENİ ASLA UNUTAMAM BEN

NİCE İNSAN YETİŞTİREN
..

Devamını Oku
Kerem Yüce

Pembe bir beren vardı ilk buluşmamızda ve onu tamamlayan siyah atkınla pembe eldivenlerin,soğuktan solmuş pembe yanakların,yüreklerimizde beraber çevirdiğimiz temiz bir sayfa...Omuz omuza yürürken tutamazdık oysa ellerimizi utancımızdan.Hayallerimiz vardı aynı sıralarda çözülmeye hazır problemlerle başlayan,aynı şehirlere taşınan.Mutlu olmamız için yetiyordu bu sokakları birlikte arşınlamak,izlerken dalgaların bizi karşılayışını simidimizin buğusunda dans eden martıların şarkılarını dinlemek,otobüste yanyana oturmak.Soğuktan kızaran kulaklarında salıncakta sallanan bir çocuk gibi keyifli duran küpelerinin aynı ritimle salınımları,dönüş yolunda gözlerinde izlediğim sırtında çantası okula giden küçük kız,örgülü saçlarında uçuşan kelebekli tokalar ve kırmızı çoraplarını saran üstü fiyonklu siyah ayakkabıları...Ayaklarının altında ufak bir iskemle mutfakta bulaşık yıkama,tuzunu atmayı unuttuğu ilk yemek yapma girişimi.Ve kurduğun ilk hayal; imrenerek baktığın yüreğinde ilk defa somut olarak beliren sevginin öğretmeninle kesişmesi,öğretmen olma hevesin.Eve dönüşlerde anlatmadan gözlerimizde izlediğimiz,alt yazısız hikayeler.Ürkek ceylanların keşfe hazır bölgelerde her türlü riski göze aldığı umut yolculuğuydu düşlerimiz.Parmaklarına dolanan pamuk şekeri,ikiye böldüğümüz kağıt helva ve sana ilk aldığım o kırmızı gül,biliyorum duruyordu hala kurumuş bir şekilde defterinin arasında.O son mektubundaki yalnızlığının sesi çınlıyordu hala kulaklarımda ve uzak diyarlardan gelmese de kokun insan hissedince huzurla karışık bir sıcaklık esiyor damarlarında.
Bir alo sesi duyabilmek için beklenirken kontörlü telefon kapılarında sadakatin saati vuruyordu on ikiyi,karışıyordu ayrılık uzaklığın getirdiği rüzgara.Yıllar sonra yine aynı sahile doğru yol alıyorum.Kulağında küpe bulunan delikanlı elinde birasıyla sarılmış bir kıza,martıların yerini almış karabataklar.Saçları uzun bir başka çocuk pembe gömleğiyle elinde cep telefonu yürüyor uzun adımlarla,bir araba yanaşıyor sahilde oturan iki kızın yanına,onlarda binip gidiyor kısa süreli bir sohbetten sonra.Anıları doldurup cebime ilerliyorum telefon kulübesine,cebimden çıkarıyorum jetonu belki sesini duyarım umuduyla.Kulübelerde değişmiş,jetonların yerini almış kartlar; bir jetona bakıyorum bir de sana o ilk çiçek aldığım yere.
Miadı dolmuş ve tedavülden kalkmış artık eski duygular.Siyah beyaz yalınsız ve yalansız hayaller yenik düşmüş gönüllerdeki renkli halisülasyonlara.Bense hala aynı siyah beyazlıkta,anılar hep ceplerimde,çünkü analogtu benim sevdam hazır değil dijitale...
..

Devamını Oku
Âşık Enver Gürkani

Sayın âşık gürkani
07.10.1997 günü okulumuzda yaptığınız halk ozanları şöleninde öğrencilerimize gösterdiğiniz birlik kardeşlik yurt ve bayrak sevgisi mesajı yerini bulmuştur dileğim.
Size bu görevi veren yetkililere ayrıca teşekkür etmemiz gerekir. Dünyadaki ve yurdumuzdaki bir takım gelişmeler bizim bu günlerde daha titiz davranmamızı ön görmektedir. Hayırlı çabanızdan başarılar dilerim.
Ali Haydar Emre
Gazi lisesi Müd. Baş. Yar.
Antalya

..

Devamını Oku
Kağızmanlı Mehmet Kesen

O köye yeni gelmişti öğretmen
Okulu köylüler kendileri yapmıştılar
Tek odalı kerpiçten bir evdi
Toprak damla kaplıydı üzeri
Yağmur yağdığında içeriye akardı sular
Tam yetmiş öğrencisi vardı
Beş sınıfta bir arada okurdu
..

Devamını Oku
Dede İrfan Çelik

Siz hiç…..
Öğretmen oldunuz mu
Yaşamınızda
Ağladınız mı yapamadıklarınıza
Ya da inlediniz mi hiç
Algılarınızdan
Dayak yediniz mi öğrencinizden
..

Devamını Oku
Dilara Sayar

Ben öğretmen olacağım!
İlerledikçe seni anımsayacağım.
Hani hep derdin ya;
'Öğrenciler çiçektir,
Öğretmenlik dirençliliktir' diye...
Bende sizin gibi,
Ne hastalık,ne de yaşlılık.
..

Devamını Oku
Metin Yüksek

Buraların toprağına gurbet yağar,
Toprağında filizlenir efkar.
Ey gözüne kurban olduğum yar,
Al da beni buralardan kurtar.

(Öğretmen olarak atandığım mezradaki ilk gecemin anısına...25/09/02)
..

Devamını Oku
Şerafettin Yıldız

İmtihan Günü / Anı

Sene bin dokuz yüz atmış yedi atmış sekiz öğretim döneminin son günleri okula fotoğrafçı çağrılmış ve bu yıl mezun olacak beşinci sınıfların fotoğrafları çekiliyor fotoğrafçı soruyor kaç tane olacak çünkü öğretmen okulları ve sanat okulları şimdiki adı meslek liseleri imtihan verecekler sekizer ve eğitime devam etmeyecekler dörder adet yaptırmak zorunda sıra bana geliyor kaç tane olsun dört diyorum okul müdürümüz Ahmet bey bağırıyor ne demek dört tane sekiz olacak ama hocam diyorum sus aması ne ve sekiz resimde benim çıkıyor Ahmet bey kendi elleri ile imtihan formlarını doldurup gereğini yapıyor ama ne yaparsın ki imtihan günü gelip çatıyor şehir merkezine imtihana gitmeye on lira lazım evimiz yetersiz olduğu için iki odalı bir ev inşaatı yaptırıyoruz köyde baba ben imtihana gideceğim on lirada bana ver diyemiyorum ve imtihana gidemiyorum gidip gelen arkadaşları dört gözle bekliyorum ilk gelen kapı komşumuz ve o günlerde çok iyi arkadaşız Ali Gürbüz oğlum niye gelmedin imtihana Ahmet hoca çok kızdı gelirim ben köye söyle ona dedi diyor geldi de Allah selamet versin hem de öyle bir karşılaştık ki köyümüzün dışında ki kavaklı kuyu da tek başıma teneke ile su çekiyorum testilere doldurup merkeple eve götürüyorum çünkü o günlerde köyümüzde şebeke suyu yok bir ara karşıya bakıyorum oda ne Ahmet bey ağustos ayı öğlen sıcağında yaya olarak ilçeden köye geliyor kan ter içinde elindeki fileyi parmağına takıp omzuna asmış göz göze geliyoruz ben gözlerimi kaçırıyorum tenekeyi kuyudan çekiyorum dök bakalım diyor döküyorum elini yüzünü yıkıyor kanasıya kadar içiyor ve doğruluyor söyle bakalım diyor imtihana neden gelmedin babam diyorum babam göndermedi sorarım babana da diyor sordu da ama tabi babamın bir şeyden haberi yok ah Şeref ah diyor ah ki ne ah hocam ah Hakkını helal et hocam ellerinden öpüyorum…..

08 / 07 / 2007

Şerafettin Yıldız…
..

Devamını Oku
Kadir Tozlu

Çocukların “anneciğim”, “babacığım” sesleri cıvıl cıvıl iken annesi, babası veya her ikisi de olmayan bir çocuk neler hisseder bilir misiniz? Anneler günü olur, babalar günü olur; ya o günlerde? Bana sormayın sakın, ben bilemem çünkü ben evlenip çoluk çocuğa karışıncaya kadar babam başımdaydı. Annem ise Allah uzun ömür versin, halen yaşıyor.

Ömrünü yetimlere adamış biri düşünün. İşte Cennet’lik budur demek gelir içinden insanın. Kimin Cennet’e gideceğini yalnız Allah bilir. Buna rağmen “Cennet’te olacağından emin olduğunuz birini söyler misiniz? ” diye sorulsa bana, aşağıda anlatacağım Kadriye Teyze derdim. Hem de tereddütsüz.

Bir evde olgun bir kadın gerekiyor. O evin işlerini çekip çevirmek ve çocuklara gerekli olan anne şefkatini verebilmek için. İşte bu anne olmazsa bu iki fonksiyonu evin en olgun hanımı yerine getirmek durumunda kalır. 3 erkek ve 3 kızdan oluşan 6 çocuklu bir ailenin en büyükleri olan Kariye de bu görevi üstlenmek zorunda kalmıştı. 15 yaşındaki Kadriye 5 tane yetim kardeşine hem abla, hem de anne şefkati göstermek durumunda kalırken, yaşamının bundan sonraki bölümünde hep buna benzer bir görevi üstleneceğini de asla bilemezdi.

Kadriye cahildi. O zamanlar köylerde okul bulunmazdı. Yakınlarında okul bulunan yerlerde de kız çocukların okula verilmesi kabul görmezdi. Kadriye de okul görmemişti. Ayrıca o zamanların yaşam tarzında bu yaştaki kızların kendisine teklif edilen evlenme taleplerini başkalarıyla görüşmesi de olası değildi. Kimseye akıl danışması mümkün değildi. 15 yaşındaki bir cahilin vereceği bir karara bağlıydı yaşamının bundan sonrası. Karar vermesi gereken de yine babası gibi dul kalmış ve 6 tane çok daha küçük çocukları olan bir adamın teklifiydi. Teklif tabi ki günümüzdeki evlenme teklifleri şeklinde değil, kaçırılma teklifleri şeklindeydi. Kadriye 5 yetim kardeşine olan ablalık ve annelik görevini bırakıp biri kız olan 6 çocuğa üvey annelik görevini seçmişti. Köyün tabiriyle “kocaya kaçtı”. Bir söylentiye göre Kadriye’ye büyü yapmışlardı.
..

Devamını Oku
Tunahan Kılınç

Okula giderim çantamla,
Öğretmen gelir sınıfa.
Günaydın dedikten sonra,
Otururum sırama.



..

Devamını Oku
İsmail Uysal

Kocaman bir bahçe kapısından girmek içeri,
Kocaman gözlerle bakan çocukları selamlamak,
İçindeki hüznü kurban vermek kocaman umutlara,
Gülümsemek inadına, yarına dair;
Umut, sevgi, emek, merhamet ve sair
Unutulmuşluklara,
Penceredir, öğretmen olmak!
..

Devamını Oku
Hamza Bilge

Ve işte bir öğretmen
O ne güzel bir öğretmen
Ne güzel belletici
Ne güzel arkadaş
Ne güzel bir dost
Ne güzel bir baba
Ve yoksullara uzanan bir el.
..

Devamını Oku
Hacı Yiğid

Alfabeyi yeni öğrenmek için
Cahil olan koşsun can öğretmene
Kendine güveni öğrenmek için
Cahil olan koşsun can öğretmene

Yapılınca kutsal göreve çağrı
Ayırmaz Edirne, Hakkari, Ağrı
..

Devamını Oku
Recep Uslu

Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimselere ya da yoksulluğu, çilekeşliği benimsemiş kişilere ya da her şeyi hoş gören kimselere derviş denmektedir.
Bizim köyümüzde de dervişler vardı. Çilekeşliği benimsemiş kişilerdi. Her yeniliğe 'gavur icadı' derler kabullenmezler ve sözünü geçirdiği kişileri etkisi altına almaya çalışırlardı. Evleri de, her köyde olduğu gibi okulla sınırdı. Gün gelir okul bahçesi sınırları ihlal edilir, gün gelir okulun meyveleri toplanır, zarar vermese de okulun malına sahiplenilirdi. Tavuğu, kuzusu okul bahçesinden hiç çıkmazdı. Bunlarla muhtar da öğretmen de baş edemezdi.
Bizim köyün dervişlerinin ninesi vardı. Şadiye kocana… yaralara ilaç yaptığını söylerdi. Kızgın arpa ekmeğini ensemde çıkan çıbana bastırarak beni bağırttığını hiç unutamam.
Ben ilkokul üçüncü sınıfta okurken öğretmenimiz ile birlikte uygulama bahçesine meyve fidanları dikmiştik. Yaz tatilinde biz öğrenciler bu fidanları haftada iki kez sulamakla görevliydik. Suluyorduk çünkü bizimle beraber fidanlarda büyümekteydi.
O günde her zamanki gibi ellerimizdeki kovaları su doldurarak arkadaşlarla okul yoluna koyulduk.......
.-Senin fidanını Mustafa kesmiş..
-Niye?
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

Öğretmen Bir, Pir Bir, Yoldaş Bir; Bu Yolda! . ŞÜKÜRLER OLSUN! .

Her düşünen insan; kendi şahsi çıkarına bir kâr görmüş sanki! .
Kendini bilen; öğretmenine, pirine, yoldaşına hak veren, bak! .
Öğretmeninin, pirinin, yoldaşının yerine, hüküm verirsen eğer;
Son sözü söylemeye hakkı olanın, hakkını yersen eğer, aşk mı? .

..

Devamını Oku