dün hava pek güzeldi
naneli limonata tadında
vapurla geçtim Karaköy’e
hayret sokuldu usulca seyrime.
yeni bir İstanbul silüeti karşımda
bir tarafta kubbelerle minareler
bir tarafta göğü taşla delenler
geçmişle geleceği Haliç ayırmış
fakir, sanki kahrından çatlamış.
sonra Tünel’i kullandım
içinde bir eskilik kokusu
bulmuşum gibi kayıp dostumu
yakaladım hasretle soğukluğunu.
o da ne?
sırt çantalı çocukluğum
Baylan’da Kup Kriye yemiş belli
yalanıyor
ya da bana öyle geldi.
Beyoğlu’nda
başka bir dünyaya daldım
yürürken, eski dükkanları aradım
yürümek denmez aslında
benimkisi hasretten sürünmek
annemle düğme boyattığımız pasaj
astarlık seçtiğimiz dükkan
kumaş adları, hatta kokuları
ipek,keten,tafta,jorjet
piet de poul…
Kendimle oyun oynadım
İnci’ye gelmeden
vitrinindekileri saydım
vallahi doğru çıktı
likörlü çikolatayla
palmiye kurabiyeler
kapıdan içeriyi gözledim
her şey aynı
iyi ki de aynı…
sırt çantalı bir çocuk su içiyor
profiterol susatır, malum.
Gümüşsuyu’na indim Taksim’den
rahmetli bir sedef ustasının
kızına uğramak safi niyetim.
Nihat Bey Apartmanı, doğru
Bina yarı boş, bir şeyler yanlış
komşu yakaladım yan binadan
“Siz”dedi “ne zamandır gelmediniz? ”
“kızı da sizlere ömür”
sadece sokak kapısının zilinde
“Vedat Tanca” adı kalmış
bir defter belli ki kapanmış
ağlamak istiyorum
hem de çok
anneme hırka almalıyım
ne zaman ona bir giyecek alsam
hıçkırarak ağlarım
özgürce sokağa çıkamadığından
kendi işini göremediğinden
ve hala gülebildiğinden.
ağlamak bana pek iyi gelir…
03.10.2004
Ahmet Hakan YılmaztürkKayıt Tarihi : 3.10.2004 02:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Stj.Av.Arif BALTACI / Trabzon Şiir Grubu
TÜM YORUMLAR (3)