Gözlerin gözlerine bir dokusa
Eskiden kalmış bir şarkı gibi.
Avucunda bin ah işitirsin.
Yüzünü dönsen dağlara
Ellerini kaldırıp açarsın Allaha
Hadi gel, bu gece giriver kalbime
Bütün faili meçhul olan doyumsuzlukları yaşayalım
Bir bahane uydur kendine,
Ne bileyim işte, hal hatır sor, birine bakıp çıkacaktım de,
Kahve tadında sohbetlere dalalım,
Bak kapının sürgüsünü açık zaten
Dalarsa bir gün gözlerin
Parmaklarının ucuyla, dokunursun bana.
Gözlerinin zulasında duruyorsam
İnce bir ıslık sesiyle çağırırsın beni
En çok beyaz yakalı kara önlüğü sevmiştim
Boynumda huzur bulduğum, medeniyet bildiğimiz
Hele göğüs cebimizdeki, beyaz mendil
Öğretmen ellerimizin altına koyup, tırnak kontrolüne baktığı
Beyaz oluşları
Asil duruşları
Eğer beni dinlersen gel bu sevdadan vazgeçelim.
Ne sen beni anlarsın
Ne de ben seni anlayabildim.
Vedası güzel günlerin hatrına, bir dileğim olacak senden.
Duydun mu.
İki koltuğumun arasın da
Kaç dostun derdiyle dertlendiğimi
Duydun mu.
Kaç namert sürüsüyle
Kendimi illegal bir sürünün haylaz kuzusu sanmıştım.
Göz yaşlarım iki kaş iki göz aralığı kadar yakınıma damlıyordu.
Gece ilerledikçe, başımı yasladığım bir hasır yastığa, sevda türkülerini söyleyip, ağladım da, ağladım.
Dinlemek için adını defterimde sakladığım, o eski türküler bile beni teselli etmiyordu.
Her zamansız vedanın
Bir suçlu rıhtımı vardır.
Deniz, dalga belki,
Fırtınaya yalakalık eden
Çok şiddetli Lodos ta esmiş olabilir.
Duygusallığın kol gezdiği
Munzur un, kekik kokan dağlarında
Dersim dört dağ içinde, türküsü dudağımda mırıldarken
Gecenin bir yarısı, sigaram iki parmağımın arasındayken
Baharın sıcak bir rüzgarıyla gelmiştin bana
Her yeni bir güne başka ağlıyorduk
Güneşi kendi ellerimizle sıvamıştık gök kubbeye,
Gök meclisi göç edince, gölgelere
Kabuk bağlar dediler, yaralarımız
Doyuyorduk bu sözlere, özlem duyarak,
Mavi yüzlerden dökülen pembe sözcüklere,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!