. ... . bir ömürdür süren çileler üstüne, daha hangi çile deneyimsiz olur, üstelik inceldiği yerden kopmuşken ipleri cemiyetin ve terkibi bozuk şu hanelerin kaç vakittir ve, sahte saadet içrelikler…,
üzerinde ayak izi olmayan çam altlarındaki, kar kristalleri kadar ışıltılı ve göz alıcı ve saydam bir muhabbetle, hayretteyim her haline ben senin, yere göğe koyamadan, yüreğimde saklı, canımdan aziz ve tertemiz bir cehdle düşkünüm sana; gözlerinde öteleri görür gibi olduğum...,
paha biçilmez meskenlerde süren feri geçmiş şömine hayatlarda, o isli camdan ışıyan cılız alev, ne kadar aydınlık verebilirdi yavan ilgili bireylerin odalarına, bu hangi devirde görülmüş, sanalı hakikatli bir firdevs…,
yatağına alabildiğine kırgın ve suyu zehir akan bir nehrin arsız dereleri yoldan çıkmışken, en kritik dönemecinde hayat bağrımda ecinnîler reçetesi bir muska gibi taşınırken, ruhu ve cismi ayrı yönlere aksak bir keklikken ben ve, göğün kirpiklerinin metanol yağmur kıymıklarına sımsıkı sarılmış zifîr gecenin ağarmasını öylece beklerken, ki göğüs kafesim uzlaşmasızken bütün kandillerin söndüğü bu çağla, ve yaşama sevinci özünün çekildiği, olgunluk evresi tenhalığında, inzivasına bigâne bir zavallıyken, mülevves yürek patikasından, meçhuller uçurumuna müflisçe yol hazırlığı yapa dururken; çırpınıyordu gözlerimde varlığına iknasız tuzlu bir deniz akmamak için ummanına senin, saklı illiyyunum; . ... .
.
...
.
bir ömürdür süren çileler üstüne,
daha hangi çile deneyimsiz olur,
üstelik inceldiği yerden
kopmuşken ipleri cemiyetin
ve terkibi bozuk şu hanelerin
kaç vakittir ve, sahte
saadet içrelikler…,
üzerinde ayak izi olmayan çam altlarındaki,
kar kristalleri kadar ışıltılı ve göz alıcı
ve saydam bir muhabbetle,
hayretteyim her haline ben senin,
yere göğe koyamadan,
yüreğimde saklı, canımdan aziz ve
tertemiz bir cehdle düşkünüm sana;
gözlerinde öteleri görür gibi olduğum...,
paha biçilmez meskenlerde süren
feri geçmiş şömine hayatlarda,
o isli camdan ışıyan cılız alev,
ne kadar aydınlık verebilirdi
yavan ilgili bireylerin odalarına,
bu hangi devirde görülmüş,
sanalı hakikatli bir firdevs…,
yatağına alabildiğine kırgın
ve suyu zehir akan bir nehrin
arsız dereleri yoldan çıkmışken,
en kritik dönemecinde hayat
bağrımda ecinnîler reçetesi
bir muska gibi taşınırken,
ruhu ve cismi ayrı yönlere
aksak bir keklikken ben ve,
göğün kirpiklerinin metanol
yağmur kıymıklarına sımsıkı
sarılmış zifîr gecenin ağarmasını
öylece beklerken,
ki göğüs kafesim uzlaşmasızken
bütün kandillerin söndüğü bu çağla,
ve yaşama sevinci özünün çekildiği,
olgunluk evresi tenhalığında,
inzivasına bigâne bir zavallıyken,
mülevves yürek patikasından,
meçhuller uçurumuna müflisçe
yol hazırlığı yapa dururken;
çırpınıyordu gözlerimde varlığına
iknasız tuzlu bir deniz akmamak için
ummanına senin, saklı
illiyyunum;
.
...
.