gökte bir öküz var, adı Pervin;
bir başka öküz de yer altında gizlenmiş.
gerçeğe erenler gibi akıl gözünü aç da
iki öküzün arasında alt-üst olan
şu bir avuç eşeği seyret - hayyâm -
İnsanın durdurulması mümkün mü?
Böyle bir soruyu sorduran temel bir durum var -somut bir durum- durma noktası domino etkisiyle birbirinin üstüne yığılarak -devri-daim.
Sonrunsuzluğu merak ediyorum; çelişkilerin bittiği bir an olmalı.
'Tarihsel materyalizmi ne kadar anladığımız, zamanlamanın doğru yapılıp yapılmamasıyla anlaşılır'.* İlahi-yat! Ne; Neden; Niçin; Nasıl?
İ'lâ =yüceltme; eğer hasbelkader elinize ulaşmış, yıllardır kullanmakta olduğunuz, taşlanarak kırmızısı hafif soldurulmuş kapişonlu ceketinizin sol kolunda büyük harflerle 'Sublüme' yazan bir ceketiniz varsa ve siz nedense o ceketi halen yatak odanızdaki dilsiz uşağınızın üzerinde bulunduruyorsanız ve de bunu yeni fark ettiyseniz ister istemez böyle bir yazıyı yazarsınız.
Bir arkadaşım, konuşmamızın bir yerinde, zihnimdeki test sorularında yer alan, sınava girenlerce doldurulmak üzere noktacıklar şeklinde bırakılan boşlukları doldurmama yarayan bir açar vermişti yıllar önce. Bugün de 'güzelliği bir şiir gibi olmasıyla tanıdığını ve sevdiğini söylemesiyle' birlikte -kendi tabiriyle- bu 'halk adamının' vermiş olduğu yeni açarla, yine hem ilk açarın bir sağlamasını yapıp, hem de bu yeni gündemi sorgulamaya sıvıyorum 'kul'larımı.
"Ben varsam sen de varsın" öyle değil mi sevgili kul. İ'lâl de bir nedenlemedir.
Ne -den sonra- eylemlerin başlangıçlarını gösteren 'den' takısının eklenmesiyle yapılmıştır. Ad olarak 'Başlangıç' olan şey, soru zarfı olarak başlangıcı 'Hangi şey? ' anlamındadır.
Sence 5 unsur mu bir araya gelmeliydi; 8 unsur mu yoksa 10 unsur mu? bu soruyu ortaya atabilmemiz için: Neden?
Başbakanımızın bütün derdi şudur bana kalırsa: ki kalkınmamızın, lüks tüketim maddelerinden uzak durmamıza bağlı bulunduğunu, bu tür yaşamsal kısıtlamalarla ancak mümkün olabilirliğini, bizlere anlatmak için de, en iyi yöntem olaral taa Şam'a! ** kadar uzanıp oradan biz izleyicilerine bu [gizli] mesajı veriyor. Artık mesajdan kimin ne alacağını bilemem ancak benim o zeka fışkıran karizmatik sözlerinden anladığım budur:
"Allah inancı gibi bir afyonumuz varken -üstelik de beleş denebilecek denli ucuzken- neden? diğer afrodizyaklara yöneliyorsunuz ki mesela Amerikan menşeili 'Biber Gazı'nın kucağına atlıyorsunuz? Sizi ekonomi yapmaya davet ediyorum biraz."
Başbakanımızın çok önemli üç iyilik noktası bulunuyor bence: Buna '3İ Kavramı' diyebilirim kısaca: İ-ktidar İ-ktisat İ-lâhiyat.
Artık varın başını siz belirleyin bu 3 İ nin. Birbirlerinin başından sonuna sonundan başına birbirlerine tecelli edeceklerini rahatlıkla gözlemleyebiliriz. İktidar'dan vurulan bir top İktisat'a çarpar, İktisat'la çarpışan top yine fırlayıp İlahiyat'a çarpıp, karşı atakla yine İlahiyat'tan İktisat zeminine ve oradan da İktidar'a.. www.ekg... pinpon mu.. futbol mu.. bilardo mu bir oyun işte, ama Satranç olmadığı kesin bu oyunun.
Tüm -toplu- oyunlar, çarpmayla yer değiştirme ve bundan da ilksiz ve sonsuz oluşma fiziği temeline dayanır. Her çarpma bir neden ve her yer değiştirme bir sonuçtur. Bir atomun yer değiştirmesi için mutlaka bir çarpma, bir çarpmanın meydana gelmesi içinde mutlaka bir yer değiştirme gerekmektedir. Neden bir sonucu doğurmakta, sonuçta başka bir sonucu meydana getirmek için neden olmaktadır.
Hiç bir şey nedensiz meydana gelmez diyen ilkin Demokritos değil miydi? Sonra Platon onu süsleyip püslememiş miydi? "Olağan her şey zorunlu olarak bir nedenin sonucudur." Bir 'orta terim' olarak bilimsel anlamda ilk inceleyip sınıflandıran Aristoteles sayılır. Neden hâlâ da bir orta terimdir neden varsa sonuçta aynı zamanda var olur. Ve her oluş bir olanağın gerçekleşmesidir: Dynamis ve Energheia olarak. Birinciyi ikinciye geçirten de bir orta terim, 'Devim' [Kinesis] dir.
Bir çok unsur bir çok neden göstermektedir ki başbakanımız büyük bir arzuyla hatta şehvettle kendisine saldırılmasını beklemektedir: Bu bir kehanet değil.
"Düşmanın saldırısına uğramayan hiç bir kimse bir düşmana saldırmayacağı içindir ki Erdoğanlar sonradan saldırısına uğrayacakları biz sanatçılara saldırmıştır."
Bir şeyi gerçekten bilmek onun nedenlerini bilmektir.***
Bir şeyin neden varolduğunu ve neden başka türlü varolamadığını anlayabilirsek onu gerçekten bilmiş oluruz.****
Nedir bu İllet!
Benim nedenim - Neden benim - Ben mi nedenim - Neden ben miyim? Neden ben? Ben ve Neden? Neden - im. Neden Mi?
Neden - ne - den.
Başlangıçta.. hiçbir şey yokken... durup dururken ağlıyordum.. Ağ-örülmeye-yordum-ordum-Ordu- Ordu'luydu son seviştiğim- İlk seviştiğim de Gaziantepli. Antepfıstığı ile Çamfıstığı arasında lezzet farkı olduğu gibi renk farkı vardır. Biri kolay açıldığı denli zor açılır diğeri. Taşla kırmak da gerekebilir kafasına kafasına. Ben her iki fıstığı da severim, çocukluğum çamağaçlarının altında geçmişti... çamfıstığı olan tabii ki benim bu metaforda- bir de yemiş (incir) , bir de dut, bir de muşmula (yenidoğan) .. -Ve -eksi ok döner dolaşır iki hedef tahtası arasındaki boşluktan geri döner...
Resimler çiziyordum... Duvarlarıma... maskesizler oratoryosu... mağaramızın... duvarları resimsel.. ilişkilerimizin süresi topu topu on yıl sürüyordu... eee... bütün bunlar benim yüzümden miydi? Onun yüzündendi. Televizyon! Televizyon - vizyon - tel - ele - lev - evi - z - y - o - n incecik zikzaklar çizerek.. zincirleniyordu... zaman ilerliyordu. Hiç sorun değil. Ama çok uykum gelmişti. Hıı-hı! Evet.
Gözlüğümü çıkardım ve uzandım.. 16:19. Aslında acıkmıştım da... ama esnedim.. gerindim...
Vücudumuzda kaç eklem var biliyor musun?
Bu soruyu sorma nedenimiz: Eklemli olmak ne demek? ve Bilimsel bir açıklaması olabilir mi? sorularına karşılık doyurucu bir yanıt olabilir mi: Dilin de kemiği vardır? sorusudur. Hem de çift eklemli.
Aramızdaki çevirimin gerçekleşmesi için ortada iki -2- anlamın, birbirine uzak ya da yakın iki anlamın bulunması gerekir. Anlam diye bir şeyin varolabilmesi ise dilin varlığına bağlıdır.
Diyor ki akıl Abdallara bakınca; Yunuslara, Gazalilere, Hayyâmlara: Toplumsal kültürel katmanlarımızın magmasındaki gelmiş ama geçmediğini yolun sonunda görebileceğimiz ateşten çemberlerine bir manada, her şey toplumsal -toplumun bir parçası olarak, toplumun içinde yer almakla ilgili - birer devimden ibaret...
Bugüne değin hep bu yaşandı, bunlar denendi, bunlar yapıldı. Toplumun içinde yer aldı bütün akli insalar. Oradan tecrübelendi ve oraya döndü.
Ancak bugüne bakın. Bu aynı dipten, bizim, bize ait dipten gelen bir akış görebiliyor musunuz? Ben, bu kültürün toruno olarak, hiç bir torunun dahi, sözümüzle özümüzü birleştiremediğini -bütünleştiremediğini- gerçek bir total duruş çabası içinde - toplumu okuyuş ve yansıtış çabası içinde olanların dahi - bir bütünsel - selleşmeyi yaratamamış - var edememiş- olduğunu - olduğumuzu görüyorum sadece.
Neden diye soruyorum ister istemez.
Ne ile başlayan bu soru maratonuma tek başıma Neden ile devam etmek isteyişimin nedeni de buna bağlı halkalardan oluşuyor.
Ne yapacağım ben bu totalle derken ve düşünürken ve sormaya devam ederken - gerçeği bir çamfıstığı lezzetine dönüştürebilmek arzum çabam yarım kalmış değil -muhakkak- çamfıstığı bir antepfıstığı değildir özünde de sözünde de bir 'fıstık' anlamının içeriğinde ki sem lerinden gayrı.. biri yeşil diğeri krem bir nefaset görüntüsünde birbirine benzemezken 'bitki'dir ve sonuç olarak gerçeğe uzanma ulaşma çabamın metaforik bu iz düşümü buralara değin gölge bırakmakta haklıdır. Bu, ikilemimin ortasında, iki ayrı özün, iki ayrı olgunun, iki merkezin ve iki gözardının -varsayımın- kabul edilebilirliğinin sorgulanma çabasıdır.
Çamfıstığı gerçeğinin kolayca ayrılıvermesi iki parmağımızın ucunda ve içinden de bir yeşil fıstık çıkıvermesi düşleminden başka bir gerçeklik arayışımın izlerini taşımaktadır yüreğim: Bu da toplumun içinde - bildik senaryoların - tekrarı ile olamayacağı açıktır.
Çamfıstığını Antep(şam) fıstığından ayırabilen basit zihniyetimiz eminim gerçeği - tüm gerçeklikler arasındaki - gerçek gerçeği - hakikati - cımbızlayabilecek bir kabiliyete tecelli etmektedir kendi vücudundan.
Neden işte budur: Batan bir şey var bu totale.
Batmakta olan güneşin o yakıcı ışıltıları değildir elbet gözlerimi kamaştıran - batmakta olan aylar boyunca - yeni aylar - Ay doğumları - Ay ölümleri de değildir -yıllar geçip gitse de - yaşlansam da - tepeden tırnağa - kömürleşsem de - magmamın Ateş Çemberlerinde - Toplumu Sevmek İçin - Toplumumu - Ya İçinde Ya Dışında - olmam gerekmez.
Onların da zaten lidere ihtiyacı kalmamıştır, kendilerini sevecek.
Bu nedenle, kimse kimseden ateşli bir aşk çağrısı beklemedi; Ateşin ve Aşk'ın kaynağında olduklarını çoktandır zikrediyor - biliyorlar - göründükleri şey olmadıklarını - görünen şeylerin de göründükleri gibi olmadığını - dilsel dönmedolaplarına binip -çok şey bilirmiş gibi görünenlerin- lunaparklarında eğlenceye davete icabet etseler de - salt hakikat karşısında dahi - başlarının dönmeyeceğini - donduran gerçeklikler karşısında bile kalplerinin buz kesmeyeceğini - düşünmek - hiç de yanlış değil!
Kayıt Tarihi : 4.6.2013 14:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
-Hayyâm ve Rubâîler; Gidenler Çok Gelen Yok! , 79., syf. 74; Abdülbâki Gölpınarlı/İnkılâp Kitapevi - *Başbakan Erdoğan, Fas’ta Başbakan Abdulilah Benkiran ile yaptığı basın toplantısında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ’ün açıklamalarını değerlendirdi.-Radikal- / -7. yüzyılda, İslam Devleti gücünün doruğundayken, Fas'taki ilk fethi Şam Emevileri'nin hizmetindeki bir komutan olan Ukba ibn Nafi komutasındaki İslam ordusu yaptı.-wikipedia- **Direnmenin Estetiği - syf. 112 -Peter Weiss - İletişim Yayınları ***Francis Bacon ****Aristoteles -- 04 Haziran 2013 12:45:02

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!