Bu gidiş, bu gidiş
Ölümden beter olmasa gerek.
Ölüm dediğin nedir ki senin?
Ben o kahrolası kavramı
Senin olmadığın her gün tattım.
Ama bu gidiş bambaşka
Yaptığım uçaklar bile uçmuyor artık
Yağmurlar da yağmıyor zaten.
Radyoda inleyen birkaç nota bile
Benim istediğim gibi çıkmıyor.
Ağlamak bile nafile, yetmiyor artık bana.
Son çektirdiğin resim bile yok elimde.
Küçük bir kız çocuğu
Camekânın perdesiz penceresinden bakıyor,
Umutsuz yarınlara.
Yağmurla mahvolan kasvetli hava
Mahallenin bütün güzelliklerini almış.
Açık kitabı,
Her ayrılış her ayrılış bir ölümdü
Ve biz hep ayrılmak zorunda olanlardandık.
Yine böyle bir gündü,
Son gündü, okulun son günü.
Ve okulun servisine binmiştin,
Beni öylece arkanda bırakıp.
Annemi daha çok anlıyorum artık
Babam hatta kardeşimi de…
Günahkardım ben etimle tırnağımla
Bedenim günahkardı.
Bazen oluyor içimdeki çocuğa
Sımsıkı sarılıp gitme diyorum, sakın gitme.
Yer neresi baba, gök neresi,
Bir hayal kaç gün sürer, kaç yıl;
Ya bir aşk bir aşk baba?
Sence bir hayat mı yoksa bir gün mü?
Söyle baba ne olursun söyle.
Günün dahi gitmediği boş ormanlar benzeyen
Hadi bana yeniden öğret gülmeyi
Yeniden öğret sevmeyi, sevilmeyi.
Yeniden doğmuş gibi olmalıyım.
Şimdi hemen öğret.
Bir de konuşmayı,
Seni seviyorum demek için.
Uzun upuzun bir yol
Görüyorum kapının içinden.
Üçerli beşerli insanlar geçiyor.
Bir ben yalnızım diyorum
Bu kuru kalabalık şehirde.
Yalnız bir adama takılıyor gözüm.
Kimsesizliğin soğukluğu bedenime yaklaşan
Sımsıcak bir tenin ateşiyle sona eriyor.
Ve bir nefes daha artıyor odam.
Kimsesizlik şarkıları destan olup
Mazinin tozlu raflarına konuyor.
Ve ben hiç uyanmak istemediğim
Bu gidiş, bu gidiş
Ölümden beter olmasa gerek.
Ölüm dediğin nedir ki senin?
Ben o kahrolası kavramı
Senin olmadığın her gün tattım.
Ama bu gidiş bambaşka
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!