Ulan, hırsız denen yolsuz!
Beni mi buldun, çarpacak?
İnşallah olursun, çulsuz!
Ömür boyu, köşe bucak!
Yeni bitti daha borcu
Şakayla başlayan, aşkı katladık
Dile destan oldu, halimiz bizim
Ölümüne sevdik, çok şey atladık
Kara kovan Anzer, balımız bizim.
Bilirsin başımda, parlayan taçsın
Bulutlar gökleri nasıl süslerse
Küme- küme olur, uzar ağaçlar
Ana çocuğunu, nasıl beslerse
Baharda toprağı, kazar ağaçlar.
Toprakta, ahtapot gibi gizlenir
Beklemekle geçen, ömür de bitti
Mecburî misafir, olarak gelir
Adem oğulları, hep böyle gitti
Ölüm fermanını, alarak gelir.
Dedim; “biraz daha, müddet ver bana
Diller açılır da, söyler kelâmı
Erenler cem olur, bayram gününde
Başla göz üstüne, dostun selâmı
Mektup fermanlaşır, bayram gününde.
Peştemâl kuşanan, usta olsa da
Soyuma lâf atan, soyu güdüğe
Bir- kaç kelamım var, duysun şerefsiz
Gölgesinden kaçan, korkak hödüğe
Ne kadar söylersem, saysın şerefsiz.
Bilmem; Türk’e kini, nereden kapmış?
Yeşille maviyi, kardım elimle
Menekşe rengini, aldı gözlerin
Sollasan da beni, bin bir çalımla
Beni benden aldı, çaldı gözlerin.
Mor bulut üstüne, şimşek çakarken
Bütün şer gücünle, kalksan da şaha
Üflerim ruhuna, çekerim ohaa
Sırada kim varsa, ve daha- daha
Alaşağı eder, yıkarım ulan.
Demek böleceksin, sen de inandın?
Sevgili eşime…
Seni On Dört Şubat için sevmedim
Mevsimin dördünde, ayda ararım.
Biçim, resim, heykel diye görmedim
Üç yüz altmış beş gün seni anarım.
Uzun, ince zorlu yoldan
Geldi geçti, benim babam
Saldırdılar, yedi koldan
Deldi geçti, benim babam.
Çalışırdık, çoluk- çocuk
Söz konusu edilen bir kadın olsaydı anlayan beri gelsin derdim. Valla hocam bu davranışlar bir erkekten zuhur edince dilim tutuldu.
Yüreğiniz dert görmesin efendim. Harika bir hece şiiri okuttunuz.