Yürekten severiz Türkmen kızını,
Yalın iffetine öze vurgunuz.
Görmüşlüğümüz yok ele bakarken,
Acı kahve renkli göze vurgunuz.
Hüzün var,neşe var insan olanda,
Ilık bir güneş gibi doğarsın şafağıma,
Gonca gonca  açarsın, senle bahar neşelenir.
Gelincikler açarken bayırıma bağıma,
Kuru dudaklarımda, yanağının tortusu,
Bulanık gözlerimde tükenmez hasretliğin.
Kemiriyor beynimi kavuşmama korkusu,
Kuru üzüm tadında bal dudakların yok mu?
Sakınmazken gönlümü eğleyen ağrılardan,
Sen içime doluşmuş aymaz, günahkâr sürgün,
Al başını uzaklaş, yalnız kal,hasret bürün.
Bir çile dergâhında, sevdam için yanarak,
Onmaz bir hüzne boğul,sen,senle kaldığın gün.
İçimdeki fırtına, çatlayan gökyüzüsün; 
İzahı mümkün değil, öykün nasıl yazılır?
Yokluğunla gecemde karanlığın gözüsün,
Korkarım bu rüyanın büyüsü de bozulur.
* * *
Tuzağa düşmüş ruhum, akla atılmış pusu,
Nehirler gibi geçtin şu uslanmaz gönlümden,
Toprağımı götürdün,bir taş koymadan gittin.
Yılları heba ettin, bu kısacık ömrümden,
Mevsimleri,ayları,günü saymadan gittin.
Yaz geçti, bahar geçti, senden hiç bir haber yok,
Sensizlikle bu elde gezilmiyor bir tanem.
Kaydımız sende; bize başka gönülde yer yok,
İsmim başka kütüğe kazılmıyor bir tanem.
*
Akşam peşinden gelir gecelerin sırası,
Terk edip de gidince söyle neler yaşadın,
Bensiz kaldığın bir an, kalpten, mutlu oldun mu?
Her yalnız kalışında hangi hissi taşıdın,
Yanağında gözyaşı, hıçkırıkla doldun mu?
* * *
Uykuda ellerin boş, yastığı yoklayarak,
Gönül derviş misali çekerken onmaz çile,
Sevilenler ansızın giderler meçhul ile,
Besteli hasretlikler yalnız geride kalan
Böyle mahzun yapışır hüzzam şarkılar dile.
Yosun tutmuş tekke şadırvanlarına oturup
Hüzünle süzdüm ruhunu imbiklerden.
Kiraz kokularını içime çektim;
Seni ta derinimde duymak için.
Son yapraklardan sabah çiyini üfledim:
Ayazların dağıttığı sisin ardından,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!