Bir maden ocağının
karanlığında,
Çekiç sesi yankı olur hayata.
Ekmek kavgasındaki
emekçinin
Binbir hikâyesi gizlidir
Bir türkü mırıldan!
Karanlığın yeşilin tonlarına büründüğü
Hasıl olan renginde açan tohumların
Bahçıvanın toprağa renk verdiği
Aydınlık geleceği
fidanlarında halkın.
Nemrut dağının eteğindeki çocuklar
Yalınayak yürürken taşlı yollarda,
Gözlerinde yüzyılların sessizliği
Avuçlarında güneşin hatırası var
Doğduğu günle başlar seyri alem,
Kul açtığında avucunu arşa
bulur kendini
kalubelada
İmtihanı, tekbiri tesfirlerde
sayfa sayfa
Meali denk gelir mi
Gün olur ki
Parlayan her cam kristalleştikçe
toz duman olur
Gözün değdiği alınganlık
dağılıp kavrulur
Zerresine düşen ateş sıcaklığı
Tez zamanda edilen söz,
Lafügüzaf...
Akl-ı Selim’de aranır,
Ehl-i insanın edebi.
Söz, sükûnete varlığında,
Rıhtımda yanan sokak ışıkların
gölgesinin yansıdığı suya
mavinin derinliğinde
dalgaların sırrını fısıldarken,
Bir grup balık,
Devridaim sözler kalır sahifede
Aşk-ı Mevlâ yazılır her nefeste
Kul kendinde bulur huzuru derinde
Yürekte hevesle verilir akçe akçe.
Gönül uçar kum çölünden dalına
Kalabalık sokaklar akıyor sessizce,
Yüzlerde sorular, gözlerde bilmece.
Her adımda yankılanan o çığlık:
"Dayanışmadır halkın kalkanı!"
Tek bir adam, tek bir karar,
Ey İstanbul’un seçilmiş hikâyesi
Milletin iradesine kurulan tuzak
Adaletin, cesaretin yüreği oldun
Karanlıkta dalgalanan bir bayrak.
Şehrin sesi oldun dik yokuşlarda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!