Şu Dünya'ya gelip,giden,
Biri can'dır,diğeri ten.
Can ALLAH'tan geldi,
ALLAH'a gider,
Ten topraktan geldi,
Şu sırat köprüsü ince,keskindir,
Üstünde saraylar kur, kurabilirsen.
Altında cehennem,gayet derindir,
İçine düşmeden dur, durabilirsen.
Delilsiz gidilmez bu çetin yolda,
Zindanlar ışık olur,
Muhammed’in aşkından.
Varlığın ilki o nur,
Muhammed’in aşkından.
Ölüp ölüp diriliş,
Kem söz kıvılcımı çok canlar yakar.
Ham sözü pişirde, bilerek söyle.
Lağımlar doldukça daha pis kokar,
Ham sözü pişirde, bilerek söyle.
Şeytanın hüneri, fitneyi över.
Önüne serilmiş şu sonsuz alem,
Maddeden manaya dalandır şair.
Bir elinde kağıt,birinde kalem,
Yirmidokuz harfe çobandır şair.
Sağırın kulağı, dilsizin sesi.
Dünyaya üryan gelip,
Sır gömleği giyinip,
Terk etti benliğini,
Kendi nefsini bilip.
Mecnun gibi dolaştı,
/Karanlıktaki renkler,aydınlık günü bekler/
Dün efendi bildiğim,bu günlerde kapkara.
Sahnedeki beyaz yüz,kulislerde maskara.
Gündemde kalmak için inanılmaz rezâlet,
Adam diye sarılır yontulmadık taşlara.
Bir varmış bir yokmuş canlar cisimler,
İbretle bakınca gör neler bomboş.
Bir nokta olunca bütün isimler,
Zerreler nüveler habbeler bomboş.
Mikro âlemlerden makro âleme,
“İnsan hakları” denen, evrensel beyanname,
Bizim Anayasada, lastik gibi sünüyor.
Hukukçu hak tanımaz, despotlukta allame.
İhtiraslar uğruna, çok ocaklar sönüyor,
Gözler kör, kulak sağır, yazılsa da hal name.
Sanırdım ki Dünyada, bana hiç yar kalmadı,
Ben benliğimden geçtim, şimdi ağyar kalmadı.
Neye baksam taş toprak, madde idi gördüğüm,
Şimdi her yer gülistan, bülbüle har kalmadı.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!