Emekli Vali Mehmet ALDAN’ı ilk kez 1993 yılında “İz Bırakan Mülki İdare Amirleri”nin yazarı olarak tanıdım. 1992 Yılının sonunda Maliye Bakanlığı’ndan İçişleri Bakanlığı’na Ankara Valiliği İl Planlama Uzman Yardımcısı olarak naklen atanmıştım. 1993 Yılının Haziran ayından itibaren o zamanki adıyla Bakanlık Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı’nda Yayın ve Dokümantasyon Dairesinde çalışmaya başladım. Bu arada Türk İdare Dergisi’nin de Yayın Kurulu Üyeliği görevini üstlendim. O zamanlar Derginin her sayısında Emekli Vali Mehmet ALDAN’ın “İz Bırakan Mülki İdare Amirleri” adıyla mülki idare amirlerimizi tanıtan yazısı yayımlanıyordu. Derginin baskı nüshası matbaada dizildikten sonra dizgi çıktısı tashih için Birimimize intikal ederdi. Mehmet ALDAN Bey, matbaadan gelen dizgi çıktısını sabırsızlıkla bekler, kendisine öncelikle haber verilmesini isterdi. Kendi yazısının dizgi tashihini yine kendisi yapardı. Bu vesileyle Derginin her sayısında olmak üzere, kendisiyle gerek yüz yüze gerekse telefonla defalarca görüştüğümüz olurdu. İşine verdiği önemi ve titizliğini yakından gözlemiştim. Karşımda üretken bir insan vardı; ilerlemiş yaşına rağmen, işine özen ve sadakat gösteren bir insan.
1995 yılında “İz Bırakan Mülki İdare Amirleri-II” adlı kitabının basımının tashihini yapıyorduk. Birlikte çalışmanın verdiği samimi ortamın da etkisiyle, kendisine şöyle dedim: “Allah gecinden versin ama ölüm vaki olup bu dünyadan ayrıldığınızda, sizin hakkınızda da, bunu hak eden biri, “İz Bırakan Mülki İdare Amirleri”nin yazarı olarak yazı yazmak icap eder. Bunun için de hakkınızda ayrıntılı bilgilere ihtiyaç duyacağımız açıktır” dedim. Cevap vermedi, sadece gülümsemekle yetindi. Şimdi anlıyorum ki, gülümsemesi de bir cevaptı. Hakkında yazı yazan ve yazacak olan epeyce dostları, sevenleri bulunacaktı. Kaldı ki, Mehmet ALDAN hakkında amatör araştırıcıların dahi yazabileceği çok şey vardı. Bunu, eserlerini okudukça anlayacaktım.
Kısa Özgeçmişi
Mehmet ALDAN, 1923 yılında Isparta’da doğmuş, Isparta Gazi İlkokulu’nu, Isparta Ortaokulu’nu ve İstanbul Kabataş Lisesi’ni bitirmiştir. Yükseköğrenimini Ankara Siyasal Bilgiler Okulu’nda (Fakültesi’nde) yapmıştır.
Görüyorum ki
Bu bir serap değil
Ruhumda estirdiğiniz
Fırtınalar birer gerçek
__O halde hak adalet yerini bulsun
______Derim ki;
Gözlerindeki Lahza
Sevgimiz arşa yükselecek dersem inanma
Karşılıklı soğukluklar belirirse de kanma
Ruhuma varlığın tebelleş olduktan sonra
Gözlerindeki lahzayı unuttuğumu sanma...
Aşk öyle bir şey ki
Tutkusu insanı boğar
İnsan aşık oldu mu
İçi içine sığmaz
Arzusu insanı kamçılar
Haftanın yedi günü gibiyim sevgili; altı günüm, sana kavuşacağım günün özlemiyle geçiyor. Gönlüm sadece bir günün vuslatıyla eriyor. Altı gün o bir güne imreniyor da onu kıskanıyorlar.
Birinci gün, senden uzak kaldığım ilk gün; özlemim daha o günden başlıyor. Arıyorum, soruyorum, eski anılarım gözümün önüne geliyor, öyle çoğalıyor ki, aklım şaşıyor. Bu duygular sarmalında dolaşıp duruyorum.
İkinci günde sana olan özlemim bütün benliğimi etkisi altına alıyor, aklımdan çıkmıyorsun. Yanımdaymışsın da elini tutuyormuşum, kokunu içime çekiyormuşum gibi duygularımı alt üst ediyorsun. Seni arzulamaya başladığımda tam da bu haldeydim.
Bir Hun Geleneğinin Son Temsilcisi
Ahmet amcam nüfus kayıtlarına göre 1925 yılında Sivas İli, Gemerek İlçesi Kümeören Köyü’nde doğmuş, 12 Haziran 2000 yılında vefat etmiştir. Babası “Mehmet Mustafa”, namı diğer “Güccük Ağa”, annesi “Nesli” idi. Bu yazının amacı Rahmetli amcamı ölüm yıldönümünde hatırlamak, atalarımızdan bugüne intikal eden bir geleneğin izini sürmekti. Bu başlığı niye attığımı izah etmek için de tarihin derinliklerine inmek ve atalarımız Hun toplumunun yapısını irdelemek gerekiyor.
Akdağ’dan başlayıp uzanır yaylaların,
Göksu yatağında çam kokulu yerin var.
Yeşile bürünmüş, ırmak boyu bağların,
Hınzırı Dağı’nda mor koyunlu sürün var.
Çevreni sarmış işleniyor madenlerin,
Hunlar Kimdir?
İnsanlık ailesinin en eski ve devamlı topluluklardan biri olan Türkler aşağı yukarı beş bin yıllık mazileri boyunca Asya, Avrupa ve Afrika kıt’alarına yayılmış büyük bir milletdir.
Türklerden bir kısmı ‘bozkırlı tip’ olarak yaşarken, diğer bir kısmı yerleşik hayata bağlanmış, bir bölgede siyasi nüfuzunu kaybederken, diğer bölgelerde iktidarın zirvesine ulaşan Türk kütleleri aynı zamanda mevcut olmuş ve Türk tarihi, eski, yeni birçok milletlerin tarihi ile bir arada, hatta iç-içe gelişmiştir.
‘Şey’ düşün, O’nu ne hale soktuğunu,
Nasıl zor bir durumda bıraktığını.
Yapma istersen, vazgeç artık;
Ne olur bir dost/arkadaş gibi olamaz mı ilişkiniz?
Elalem ne der sonra, hem unutma;
Dostluk sözleşmesiyle de gönülden bağlı olduğunu.
Bir yer düşünün ki hayat mahrum, el mahrum
Bir yer kaderine küsmüş köy olsa gerek
Issız dağ başında, insan mahrum, dil mahrum
Artık medeniyet payını alsa gerek…
Bir yer düşünün ki ışığı, mektebi yok
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!