Saat 00:17
ne gelinir
ne gidilir bir coğrafyada
sancısını yüreğine eklemiş
bekler durur bir adam,
ya ahmaklığındandır kalmaları,
ah tırnaklarımı geçirdiğim tenim,
sanırmısın ki çektiğin acı gerçek acıdır.
Sen bir de yüreğimin acısını dinle
senin sAnCIn gül kokusu kalır
yanında
Sırtına acılarını kazımış bir kentin görüntüsüydü sarıp sarmalayan beni, tenime geçirilen sokakların can yakan tırnaklarıydı, öyle usulsüz gitmeleri yaralamazdı beni şehrin, kalanların bitmek tükenmek bilmeyen acımasızlığıydı böylesi hüzneboğan beni.
Bakma beyazlar giyip düştüğüme yollara, kan kırmızısı sancılarım var tenimden yüreğime işleyen. Ölesiye gitmeleri doğurunca yaradan, kalanların hüzünleriyle beslemeyi öğrendim kır çiçeklerini.
Şehirler alıp götürür beni kendi grileşen renksizliğine, sokak çeşmelerinin kuruyan yalnızlığına terk ederdim saçlarımın çiğden ıslanmış hallerini.
Kendimi sakladım
Beton bir direğin arkasına
Göremeyesin diyede
Kuma ve kirece boyadım kendimi
Duvarda ki bir çiviye astım geçince göremeyesin diye
Sallandım düşüverdim düşünce de koşuverdim.
Bilgelik dolu sözler et diyorlar, işinden bahset mesela, şifalandırdığın yüreklerin hikayelerini anlat, biraz dünyadan ve olur şeylerden dile gel diyorlar. İyi güzel diyorsunuz da insan aklını aşka kaptırınca şarap kadehlerinde devrilen ayyaşlara dönüyor ne bilgelik kalıyor, ne hikaye dile gelen şeyler sevgiden aşka yolculuklar oluyor. Ne demiş Ömer Hayyam...
İnsan son nefese hazır gerekmiş:
Nasıl ölürse öyle dirilecekmiş.
Biz her an şarap ve sevgiliyleyiz:
Böylece dirilirsek işimiz iş.
düşler tarlasına
düşer kurşunlar
biz kanatlanırız uzaklara
avcıların silahlarından gelen kurşunlara yakalanmadan
kanat çırpışlarımız sarar gökyüzünü
birde sazlıklarda kalabalık yanlarımızın
Susuyorum,
Beklercesine güzellikleri.
bu arada unutmamak gerek
aradaki uçurum yüklü sessizlikleri
ve deşerek her şeyi ortaya çıkan binlerce soruları.
en iyisi mi gitmek,
Tarih,
öyle cümlelerle bahsetmeli ki benden,
hiç doğmamışım gibi
tozlu raflarında yer almalıyım kitaplıkların,
İskenderiye de yakılan,
engizisyon mahkemelerinde aforoz edilen,
.....
Bir uçurum düşlüyorum
düşüncelerim kadar derin
açık denizler kadar yalnız
ve martılar gibi çığlık çığlığa
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!