kelebek ömürlü sevdalar yaşamaya
başlandı,
toprağı yoğururcasına
hoyrat,
demiri işlercesine
güçlü
Yağmur oluyor hesapsız kitapsız kalleşlikler,
çarpıp duruyor düşlerime.
Adına erkek denen yavşakların
karaktersizlikleri işleyip duruyor kanıma.
Azraili olasım geliyor hayatın,
tüm puştları kabirlerinde yeşertircesine.
En puslu gecede sevdim seni,
en kanayan anlarda sarıverdim yüreğimi yüreğine,
en çıkılmaz sokaklardan çevirdim bedenimi,
en bilinmedik adreslerden topladım varlığımı,
yürüdüğüm yolları unuttum,
yürüyeceğim yolları da göremez oldum.
kendi halinde seyreden
kaptansız bir yelkenli gibi
gidişi zamanın
salıvermiş bir büyük denize
gidiyor kendi halinde
Yunus balıklarıda yok
gitmeye 47 dakika var
kalmanın ise sınırsızlığındayız.
varlığın ifadesinin şekli
bir kaç heceden öteye geçmediği bu sanal alemde
kalemlerimizin kustuğu kelimeler kadar duyabiliyoruz birbirimizi
başta ağrır, gözde sancır
Göndere çekilen
bayrak çektim gönlüme
yüzlerce ulusun
onbinlerce halkın bayrağı
Sevinçlerini
Bir bilsen
neler yağıyor
sessizliğin üzerine,
hasretin kokusu
sarmışsa gökleri
nasıl duyulsun ki
İnsan bilseydi, taşıdığı kalbin ağırlığından bir adım bile atamaz hale geleceğini, o yüreği göğüs kafesine alıp aşık olmak ister miydi?
İnsan bilseydi, aşka düştüğünde kendisini yitireceğini ve ateşler içinde yanarak yollara düşeceğini, o ateşi avuçlayıp tenine sürer miydi?
İnsan bilseydi, ateşi avuçladığında kaybedeceği bedeninin ruhunu ve nefesini de alıp götüreceğini, sevgiliye teslim eder miydi benliğini?
ben hep vardım
yok olan günlerdi
sessizlik dediğin şey
bağrımın içe gömülüşünden öte birşey değildi
binlerce sessizlik alır
alırda yinede götürmez gözlerine beni
yol kenarlarından toplanan çöplerden yapılmış
bir kuşun yuvasında terkedilmiş
bulmakta varmış kendimi
düşler nereye götürür...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!