Tahta kapılı köy evlerinde masallar tükendiğinde.
Batı rüzgarları başını alıp gittiğinde.
Ağustos sıcağında toprağı aldığında ellerine.
Düşmüşken atmacalar güvercin peşine göklerde.
Başaklar dik durduğu zaman güneşte.
Beni hatırlayacaksın, yağmur yağacak gözlerinde.
ondördüncü yüzyılda İstanbul´un fethi gibi
aklıma çıkarmalı yağlı kazıklar üzerinde kalbimi
bütün bu yalan yazı imparatorluklarını tahttan indirmeli
başıma bir şiir gelmeli
şahi topları gibi gümbürdemeli
sazını kırıyorum türkülerin
ezan saati diyerek
aslında bulaşabilir diye bir hasret
sözünü kesiyorum herifin birinin
şiire dönüşebilirdi söylemek istediği kasvet
ağzında gevelediğin laflar, senin sözlerin değil
dilin kesilip, ağzın kapatılınca
hayıflanacaksın
o karanlık günde, bugün etmediğin küfürlere.
işte bu susku, senin ışığını söndürecek
dualarının kenarına bile ilişti
Bir destan gibi güzelligi, adina benzemez kaderi.
Simdi onu hatirliyorum.
Henüz daha onbesinde bir kizcagiz.
Güzelim Gülsüm.
Yavuklusunu gördügünde yanaklari alev kesen, ince dal gibi bedeni zelzele geciren.
Yari cocuk yari kadin bir cancagiz.
Nazım´dan yaşamadığım bir sürgün çaldım
Hasretim diyorum!
Vurun dilimi!
İçinde sahipli sözler var silin şiirlerimi
Bir tek Ataol Behramoğlu´nun
Ne zaman bir ayrılık, bir ölüm Koklasam,
önünde çakmakçıların gaz doldurduğu,
büyük postane gelir aklıma,
Hani şu Ulu cami´nin karşısında.
Ne kadar da küçüktüm o zaman Bursa´da.
İlk defa baktığımda,
ben ilk yalanımı ne zaman söyledim, bilmiyorum
neden ve kime?
doğruları bu kadar severken
hiç saklanmazken
herşeyimi bilen bir kişi hep vardı
gizlediklerimi sandığım şeyler sızıverirdi gözlerimden
Göğün döktüğü yağmura boyun eğmiştim
Buğulu camların arkasında
Oluklardan akan bir kadın düşlüyordum
Akar su
Herşey olur
Bunu biliyordum
Ölüme en yakın duranı / yeniden yaşamaya sevdalandırır
Somun sıcağı bu topraklar / kekik kokulu bu dağlar
Bir yanı yürek girdabı
Bir yanı ağıtlar konağı
İlenmişler akına, bağrında taşır yüzyılların ahını
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!