Metanetli bir sabah
Başımdaki naradan habersiz
"Ay lımıne" diye diye
Vuruyor saçımın teline
Mahallenin ak sakallı delisi.
İçim sığmıyor
İçimin dört duvarına
Ya bir mevsim ileri alın
Yahut da haber salın martılara
Kavuşmam lazım ömrümün baharına..
Gabbiana söylesene
Kaç günüm kaldı
Sende var olacağım,
Biçilmiş bir ömürde
Ne kadar istesem de
Nasıl bahtiyar olacağım?
Öyle bir zaman ki kıtlık, kargaşa,
Gitmiş buğday almaya, Hacı Bektaş´a,
Misafir olarak üç gün beklemiş,
Ve sonunda içeriden haber gelmiş,
Buğday mı diler, himmet mi diler? ,
Amacı buğday almaktır onu ister...
Soğukta ellerini
Tenhada gözlerini
Kalabalıkta yüreğini
Isıtmaya çalıştım ben
Kendim darmadağınıkken,
Seni toparlamaya çalıştım ben...
Kahve içmek,
Kahverengi gözlerinden
Gökyüzünü izlerken güzel,
Alnında ki martılara çarpmadan...
Ne mümkün bahsetmek,
Sevdikçe çocuklaşıyor insan.
Sen sevdin de,
papatyalı kırlar mı sermedim,
salıncaklar mı kurmadım gönlümde..
Sevdikçe kanatlanıyor insan;
Sen kuş oldun da
Maviye boyanmış
Bulutlar takılmış
Gökyüzü mü asmadım
Yüreğimin en yükseklerine
Kapkara bir haykırış en sessizinden
Koparken feryatlar en dilsizinden
Arşa yükselir dualar en derininden
Yıkılırken başlarına maden ocağı
Söndü gene onlarcasının can ocağı..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!