Bıraktın bırakalı elimi
Aynalarım paramparça
Akrep saçlarına takılmış
Pervaneler çizip duruyor yelkovan..
Şaha kalkmış atlar dörtnala vurmuş tırmanırken sisli dağın yamaçlarına,
damarlarında hüzün akıtan feryatlarla inim inim inliyor geniş gedikleri dağların..
Özgürlüğü anlatan kuşlar cıvıldayarak konuyorken ağacın umutsuz dallarına,
dans ediyordu usul usul sen kokan rüzgarla sevişen yaprakları ağaçların..
Güneş nereye gidiyor
Gökyüzü nereye gidiyor
Martılar nereye gidiyor
Sen nereye gidiyorsun..
Elektron yükleriyle
Adınla yaşadığım bu kentin
Yağmurlu bir Cumartesi akşamı
Usulca dinginleşirken ortalık
Bana gelir adımların hızlıca
Ben anlam kazanmaya başlarım.
Yalnızlığın kadınıydın
Ben ise aşkın adamı
Bulamadık bir türlü
Bir araya gelmek için
Yolu yordamı.
Gözlerin, hiç masum değiller.
Hava sahamı ihlal edip duruyor gözlerin.
Bakma öyle,
Öyle zamansız,
Öyle habersiz,
Artık askıya asılı beyinleri kullanmanın zamanı gelmedi mi?
Eylül üşüyor.
Hava yağmurlu.
Kurşun yağmurlarına maruz bırakıldık.
Yalan dolan bir oyun olan gök tarafından.
Oyunun adını gök koymuş kanı bozuk yönetmen!
Sarı ve beyaz
yolu aydınlatan ışıklar
Ölüme ayak uydurur yürüyüşlerimiz
Güneşli günlerin nemli koynunda
Zaman denen illetle sevişerek
Başlıyoruz yaşam denen aldatmacaya.
Bayram mı olur
yitip gitmişken sabahına,
sana kavuşma heyecanım.
Ne amansız şu içimde
oluşan korkunç boşluk
Halbuki aramızdaki
mesafelerden birikmiş
Bunca dağın ardında
rüzgarlar tir tir titrerken..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!