şehre çok kırgın bir yağmur yağmıştı
bir zaman
biz göç-erleriydik
yığınlarla yağılığın
suretime bin ayna tutmuştun sen o zamanlar
uzun gölge ve yaklaşması akşamın
sen hiç suretini bıçakladın mı
bu yüzden uzun bu yüzden ılık
hangi göçebe kalbine sığınır ki topraktan
serçe ve güne bakandan
kırmızı bulvarlardan sonra
caddelerden ve neonlardan sonra
bir sepia düşe dalarcasına
eve sokağa anneye varan
vardıkça daralan
daraldıkça uzayan
karanlık bir çağrıdır bet sesleri gecenin
söz tüketir manayı..esirdir artık şiir..
dışı aydınlık içi simsiyahtır ecenin
üstünden silk at beni üstüme gelme şehir..
m.M..
benimle birlenir misiniz organ düzeyinde..
halimize ağlaya bilir miyimiz figan düzeyinde..
kalbimi ısıtır mısınız yorgan düzeyinde..
kulaklarda çok yabancı slogan sesleri
enfekte ve koleratif bir şehre girerken kurmaylar
yaşasın..yaşasın asbes borularla beynimize zerkedilen
bu aşağılanmışlık
biz yenildikçe suyun sertliği yumuşamasa
halklar daha bir kardeş olmasa mağlubiyetimizden
şeytana fransızca hitap etmekte bir beis yok
huyu suyunda boğulmuş bir keçi boynuzuna
latince bir lakap takmakta da
böylece günler bir bir geçerken
dadaist bir mavinin üstünden
kıraçlaşıyor mu nedir insanın arazisi
birazcık elem yağmuru eksik yağsa
yeşersin o vakit bilincimiz
suyun esrarıyla
martılar bilir
suyun ve mavinin en mahrem sırlarını
ben şimdi bir ormana gitsem
bir ırmakta yıkanmaya kalkışsam
sonra dönüp seccademi silkelemeden
giyinmeden
sana tapınsam
bu seni ne kadar gücendirir
sokağın sesleri
içime serinlik bağışlayan
bir kuyu uğultusu gibi
bahar bunca ferah
ve bunca az kıpırtıyla gelmiş miydi önceden de
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!