Yüzyıllar öncesinden " Karagöz ile Hacivat " dedim.
Üniversiteden " Elit Kültür ve Popüler Kültür " dedim.
" Yüce kültür Yerlerde " dedim.
" Eskiye Bağımlılık " da dedim.
" Jetonlu Kafalar " da dedim.
" Japon İşi ve Kullan Beni " de dedim.
Yaş geçiyor.
Yaş geçtikçe hayatın bir yalan olduğu kanıtlanıyor.
Artık hayatta bir eser bırakılmıyor.
Dünyada vakit geçiriliyor.
Hatta kimisi saatine bile bakıyor.
Bir eser bırakma gayesi güdülmüyor.
Türlü türlü yatmak vardır.
Aralarında yüce olanları da vardır.
Yüce olanlardan birini senelerce dinledim.
1996'da televizyonda seyrettim.
1996'da ATV anahaber açık televizyonda.
Genelkurmay film arşivinden Kurtuluş Savaşı görüntüleri karşımda.
Ben seninle büyüyordum.
Aklımda şarkıların, programların,
Rengarenk bir de o film “ Baba Bizi Eversene “
Isıtırdı içimizi programların.
Şarkılarının içinde “ Kol Düğmeleri “ başka yerde.
Dedim ya: “ Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilim ve Kamu Yönetimi “,
Bölümünden mezun oldum.
Son sınıfta bir seçmeli ders aldım.
Adı “ Cinsiyet ve Politika “.
Dünyada kadının durumunu anlatıyordu.
Bizim ülkeye bakınca durum daha yoğundu.
Defalarca " üniversite " diyeyim.
Toplumun sırrını vermişler.
Kıymetini bilememişim.
Her an akademik İngilizce dersinin stajındaymışım.
O derste bir teori okumuştuk.
Carl Jung'un bir teorisi vardı.
Okul döneminde yüceleri okuttular.
Bu işi onlarla sevdim.
Nazım'ım Orhan okuduğunu gördüm.
Zaman yok.
Enerji yok.
Bir klasiktir.
Ben çocukken,
İş başmamış.
Ortada bir tavla varmış.
Millet başındaymış.
Ortalık şen şakrakmış.
Şimdini zili, sireni yerini tutarmış.
Şimdi zil, siren, insan var.
Yakında gelecek robotlar.
Ne olacak geride kalanlar?
Ya işsiz ordusuna katılacaklar,
Ya da Korona ve benzeri şeylerle,
Öbür tarafa yollanacaklar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!