çırpınır içimde aynalar
arar durur beni
kırılır ve inceden dökülür içime
çöldeki yağmurlar gibi
insan olmak ne büyük külfet
kozasına veda edemeyen kelebek içim.
haberi bile olmazdı kimsenin.
yetmezmiş gibi,
çocukluğum üzerine eriyip yiten gençliğim.
hüzün karası ellerim,
göğe çalar ara sıra kaçmak için.
canımın zıbınlarında
bir hece
atar adımlarını
şiire
ben tükendikçe.
adını taşlara kazıdıktan sonra hayat,
herkesle aynıdır artık senin de adın.
korkarak düşündüğüm,
hiçbir şey ve her şey adına, uzunca.
eridi, düşündükçe ağır kütleli buzlar
kalbimde.
geçerken karanlık tünellerden
ve beklerken
o yolun aydınlık sonunu,
bazı zamanlar olurdu.
yalnızlıkların içimize sinmediği,
iklimlerce uzayan.
kendi içime açılan
bir pencereyim şimdi.
burada hava çok
s o ğ u k.
pusulasını kaybetmiş kuşlar
çağ dışı bir pus
gözlerinde birikirken ulus
ışığa doğru
doğur kendini
öfkeni kus
kuşların
gökyüzünden ürktüğü bir günde,
kadını
eski bir ağacın köklerinde uyutuyorlardı.
kadın,
ah zulüm,
ah ölüm...
ah ki incecik bir fidan boynumda
yaşamak,
kördüğüm.
buğulu ve ılık hava.
son nefes kadar.
gözlerimin neminde çürüyor,
umut serçeleri.
açıp ellerimi bir parça bulut beklerken,
hem de
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!