Hisse-i ömre bir hazân mevsimi daha düştü.
Her hâtıra kurumuş bir yaprak, sanki bir düştü.
Geriye kalan nedir ki hayat denen rüyâdan?
İnsan gazeller misâli, solar gider dünyadan.
Mâdem Mevlâm bilir hâlim,
Demek mühlet almış zâlim.
Belki cebren tedris, tâlim.
Hakka karşı sual olmaz.
Onsuz düşmez yaprak bile.
Uçarken şimdi üstünden yitik mirâsımızın,
Acısı hâlâ tazedir o buruk yasımızın.
Gönlüme kan damlattı, bu yetim haliyle Tuna,
Gâh gözyaşlarım karıştı, yorgun akan suyuna.
Urfa; dost diyarı, ateş ve gülün şehri.
İbrahim'den beri tevhidin zikr-i cehri.
Kan renginde, Fırat’ın emzirdiği toprak.
Burda insan, kader nehrine düşmüş yaprak.
Vefâ; gönül bahçesinde en has çiçektir.
Vefâ; yolun âdâbında elmas gerçektir.
Vefâ; bir dar zamanda, zarar pazarında,
Vefâ; dostu gösteren tek hassas ölçektir.
Yağmur var, kapı sessiz, camlar damla damla ağlar.
Sokaklar kimsesiz, çatılar oluk oluk çağlar.
Yağmur var, nârâ atar rüzgâr, uğul uğul eser.
Hüznü seyreder nazar, şehir levha levha mahşer.
Çıktım bugün Kâf Dağına,
Baktım âlemin hâlına.
Bürünmüş sırdan şalına,
Hakîkati ayân gördüm.
Dervişân buruk gerek.
Yemeği koruk gerek.
Çıkmaya doruk gerek.
Ya nice bilirdin sen?
Menzile asır gerek.
Ve âleyküm selâm, ey şâir yeğenim.
Genç yaşında, âteş-i kalem değenim.
Ezilme sen, her şiir denen nazımdan.
Çıkmış işte bir kelâm, gönül sazımdan.
Hâlâ gönlümde saklarım yaramı.
Seninle yaşadığım hâtıramı.
Önüne geç ve son ver sancılara.
Dermânı olduğun bu acılara.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!