Saat başının en yakın vaktinde
İri yıldızlarla süslü
Gece örtüsünü çekip giderken
Her sevenin bir bedel ödediği
İlkyazın renk cümbüşü içinde
İğde dalları çiçeğe durur
Karadini, Ulukavak, Esvap Çayı
Meydanlık’ta bağ evleri
Uyanırken doğaya her bahar
Armuttan Kayacağım türküsünü
Der gibidir
Geceleri
İlk ışıkla ağır ağır kente gir
Duyarsın sesini hüznün çilenin
Sun Fatiha mezarlıktan geçerken
Gelmiş geçmiş eşrafına Zile’nin
Selamın ver önce bu güzel şehre
I
İpsala sınır kapısındaki
Görkemli çınar ağacının
Gür bir yaprağı idim
Gölge verirdim dibime
Altımda serinleyen biri
I
İpsala sınır kapısındaki
Görkemli çınar ağacının
Gür bir yaprağı idim
Gölge verirdim dibime
Altımda serinleyen biri
Hep çocukluğumu getiriyor usuma
Dört köşe taşlarla bölünmüş yollar
Meyveleri daha hamken dallardan koparışım
Camlara taş atışım sevinerek
Yasak sözcüğünden habersiz yaşayışım
Alabildiğine özgür
ÇOCUKLUĞUMDAN
Yaşamam gerekiyorsa eğer
Yine yaşardım çocukluğumu
Elma şekeri yemesem de hiç
Hiç bisiklete binmesem de
Çocukluğumuzda
Haşhaş tarlaları vardı Zile’de
Evimizin önünden yorgun argın kadınlar geçerdi
Yanakları haşhaş çiçeği gibi mor
Çocukluğumuzda
-Babamın aziz anısına-
Bu ilk teskere Doğu Cephesinden
315’linin ilk teskeresi
Zile’den
Onbeşli türküsüyle uğurlanıp
Tokat Talimgâh kışlasına giden
Eski bir dağım Anadolu’nun ortasında
Binlerce yıldır
Suskunluğuyla duran
Yaralı
Uysal
Kervan yolları aşındırmış tepesini



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!