Duvarları kireçle boyalı bu evlerde,
Güneş içeri girmez hiçbir sabah.
Her türlü yokluğun içinde, yalınayak,
Dolanır çocuklar, oynayarak.
Kimseden bir umut geçmez,
Karanlıktır yolları, uyunmaz.
Ben ilk sende kaybettim.
Gülüşümü, duruşumu, sevincimi.
Öyle sırılsıklam ve öyle dip bucak
İliklerime kadar işlenmemiştim.
Garip bir an geliyor,
Siluetin işliyor karanlığın üstüne,
Kaç parçaya bölündü kırılan bardak?
Kaç meridyen uzaktasın şimdi sen?
Davullar çalınıyor uzak köylerde,
Mevsim değiştiriyor kuşlar.
Açık kalmış pencereler,
Buyur ediyor içeriye, dışarısını.
Işıkları kapatmayın!
Yeteri kadar karanlık zaten,
Tanrının bizi ektiği topraklar.
Bir de siz ışıkları kapatırsanız, amenna
Gider uyur, başka bir işe yaramayız.
Size bir şey soracağım;
İki ayrı yanı vardı aklımın,
İki burç arasında kalmış,
Okyanus derinliği kadar çok,
Yağmurlar kadar geçici,
Bir ağaç kadar durağan.
Bu yalnızlık şiir yazdıracak illa adama,
Böyle karanlık bir köşeye çekilip,
Ne yaşanmışsa geçmişte,
Bir bir notu düşülecek kağıtlara.
Karışmış iki rengin koyuluğunda,
Bitmemiş şişelerin diplerinde,
Hali hazırda seviyordum,
Yüreğim git gide eksiliyordu da.
Geri gelmeyecek şeyleri kaybediyorduk zamansızca,
Biz güzel güzel sevecekken,
Siz haberdar oldunuz.
Ne kadarını bırakacağız, bilinmez,
Şu dağların arkası gurbet,
Yollar desen gurbetin yoldaşı.
Ne dayanılmaz şu dert,
Daha kurutmadı yaramı.
Elvan gideli şu yolları,
Gitme ey gönül,
Beni bırak gitme.
Tamam, sevme kabul.
Ama düşlerimi benden eyleme.
Sen gidersen, bilirim yorulup düşer bedenim
-İlla… Gitmen mi gerek?
-Kalırsam yorulurum. Sevmekten yorulurum, beklemekten yorulurum, daha kötüsü ölmekten yorulurum.
-Ne değişir ki uzakta olsan, yine de yanmaz mı canın?
-Belki daha çok yanar, belki durduramam da bunu. Ama her sabah görmezsem… unutmam ama alışırım belki.
-İnsan neyi unutur, neye alışır ki?
- Her gün ölmektense bir gün ölmeye alışır insan, yaşamayı unutur en azından.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!