Ah rüzgar,
Neden estin ki ters ters?
Bak, boynu büküldü başaklarımın
Otlar hüzünlendi.
Eşkıya girdi inine,
Dağlar soğuğa sarıldı.
Sarı ışıklı, o sokakta
Ölmek, güzel olmalı.
Ansızın ortalık yere uzanıp
Ansızın ölmek.
Cesetler parçalayan köpeklerin olmadığı,
Durdukları yerde ellerini ağızlarına getirip;
Şimdi bana bitmeyecek yollar kadar uzaksın
Olmamış meyveler kadar ham
Sevilemeyecek kadar kutsal
Gideceğin bir yer vardır,
Aksilik ya bu çıkar,
Gecikirsin.
Yahut erkenden de gidebilirsin
Varacağın o yere.
Elinde tek bir dal gülle,
Zamandır o gelen,
Tabakta yemek, bardak da çayın,
Bir arkadaştır o yıllarca beklenen.
Ki yalnız yenmez o yemekler.
Unutturur, dosttur bazen zaman,
Sarmıştır, geçmiştir yaran.
Bütün renkleri küf tutmuş manastırda,
Entarisi şile bezinden dokuma bir güzel,
Eteğiyle rüzgarı aforoz ederken ulu orta.
Kim bir deliyi anlamak ister?
Bu göğe dolanan sarmaşık beteri yalanlar,
Zehri kendi içinde öldürmez bir yılan,
İşte bu yollardı,
Dünyanın merkezini bize zıt kılan,
Vuslatı bir hançer gibi saplayan sinemize.
Bizimdi bu yollar,
Geceleri şarkı söylerdik avaz avaz,
Ateşböcekleri konardı dallara.
Sen bende kalan son sarhoşluk,
Gitmeyen, elem bir çaresizlik gibi.
Aklım, kalbimi sömürüyor her saat başı,
Kalan sen oluyorsun onca gidene karşı.
Doyasıya koşmak varken uçsuz yeşillikleri,
Ben tele takılmış uçurtma,
Akan sular soğuk,
O köprünün altından akalı çok olanlarda,
Her sabah yüzüme çarptığımda
Dışarısı da bir o kadar soğuk.
Hep soğuktur kışlar,
Bekle,
Biraz daha acısın canım,
Karışsın biraz daha terim kanıma.
Öyle belirsiz bir nokta gibi kalmayayım,
Dallara asılmış ölüler gibi ölmekten bilirsin korkarım.
Ne bir yolcu daha uğrayacak dermanım kaldı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!