Bu kaçıncı mektup, sana saldığım.
Hiç cevap vermiyon ne oldu edem.
On beş sene oldu, gurbet kaldığım.
Hasretin içimde yol oldu edem.
Yaz gelende cibinliği kurdun mu?
Ellaham mektubum bu kez gecikti.
Senden de hiç haber çıkmıyor edem.
O zaman döllerin hepsi çocuktu
Şimdi hiç fikrimiz tutmuyor edem.
Yaşımız yirmiyi geçti diyorlar.
Aylar, yıllar geçti haber yok neden?
Hasretin bitti mi yoksa Maraş'a?
Bağda asma budar şu anda edem,
Darhanın ucunu vurarak taşa.
İki tatlı sözle sarhoş olurdun.
Yüce oğuz soyunun, Kayı boyundanım ben.
Atalarımdı benim,Altın Dağları delen.
Orta Asya,ana yurt ilk mekândı bizlere,
Bir kurt düşüp önüme, yol göstermiş kadere.
Neden dersin kötü günler art arda
Peşimizden gelir böyle pehlivan.
Alaman'ı Rus'u çangal takar da,
Sen niye durursun öyle pehlivan.
Hazret-i Hamza'ydı piriniz sizin,
Gülen gözlerinle ne şeker şeydin.
Çok tatlı bakardın Reyhan hemşire.
Odamı süsleyen kır çiçeğiydin,
Mis gibi kokardın Reyhan hemşire.
Şu kısacık zaman içinde bile,
Bu nasıl doktorluk anlayamadım?
Çok sayın bakanım, şikâyetim var.
Bakınca kendimi tanıyamadım,
Ben yokum aynada iskeletim var.
Hastanemiz vardır ilacımız yok.
Saat mıdır, yoksa, duran zaman mı?
Günler aynı günler, değişen nedir?
Bir hüzün var yüreğime oturmuş,
Atamam bir türlü bunca senedir.
Hayat, yitiriyor güzelliğini.
Demokrasi diye düştük yollara,
Yine beyaz beyaz, karaysa kara.
Yıllarca izine rastlayamadık,
Her seferde kaldık başka bahara.
Şalvarı, çarşafı yırttık bir zaman,
Gözü yaşlı bacım,
Baş tacım.
Yüreğimdeki sevgi tomurcuğu
Hastalığımda ilacım,
O,benim bacım.
Bütün çocukların bir araya geldiğimizde hep beraber şiirlerini tekrar tekrar okuyup seni sevgi,saygı,takdir ile anarak seni ne kadar özlediğimizi bir kez daha anlıyoruz. Sana hasretimizi anlatmaya kelimeler yetersiz kalır.Mekanın cennet olsun (cennette olduğuna inanıyorum) babacığım.
BABACIĞIM, SENİ ÇOK ÖZLÜYORUZ. RUHUN ŞAD, MEKANIN CENNET OLSUN, İNŞALLAH.