Kendi gönül bahçemde
Oynuyorum tek başıma
Kırka merdiven dayadım
Söylüyorum tek başıma
Ben seni yavaş yavaş öldürdüm
Sensiz her saati saniyelere
Seni milyarlarca parçaya bölerek
Sistematik bir şekilde ve yavaş yavaş
İçimde ateşi
Ancak böyle söndürdüm
Taş kesildi arş-ı Alem
Baş kesildi oğlu Adem
Feri söndü ışığım hâlem
Söz bitti yazmaz oldu kalem
Yıkıldı surların Alamutun
Yiğidin puslu yüreği
Şakırdayan kılıç ister
Kınında paslanmış kılıç
Zehirli kara kan ister
Yol yapanlar derler bize
Gel yağmur da ıslanalım
Devrimlere yaslanalım
Bahar temizliği ile canım
Mutlu mesut yaşlanalım
Devrim yolu sisli olur
Maşukun için titretir
O mânâlı bakışlar
Hep mi kıvılcımladır ?
Kavruk yüreği yakışlar
O dilberin didarı
İnsan kendine yetmez
Yetmiyor işte
Hep bundan bu aldanışlar
Yakarışlar
Kalp iyi pişermiş derler
Kısık ateşte
Erlik yürek işidir, yürek senin neyine
Devşirmeyi getirip paşa dedin beyine
Kızıl başlık bi yana, başlar düştü bir yana
Er meydanı kerleri davrandı tüfengine
Şahı merdan en önde mertler pusat sallarken
Şahlandı Türk askeri zalimlerin kabusu
Bu ordu Fatihin, Atatürkün ordusu
Çakallar birlik oldu toplandı it sürüsü
Bizde ne Mehmet biter ne de bozkurt yavrusu
Şehidimden aldı al bayrağım al kanı
Usul usul vardım gönül kapına
Feleğin cevrinden geçip de geldim
Sırlara ermişler hak divanına
Türlü putu yıktım seçip de geldim
Cennet bahçesinin mor güllerini
Dedim bu seyyaha var mı ayranın ?
Dedi bura pazar mı bende satış yok
Dedim çoban burda çok mu hayranın ?
Dedi koyunlarım var kem bakış yok yok
Dedim ciğerlerim ezelden kavruk
Dedi müşkülüne burda tabip yok
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!