MANZARA ŞİİRLERİ

MANZARA ŞİİRLERİ

Emrah Gürel

Toprak görünmez oldu nedendir bilinmez.
Hiçbir Türk'ün aklından bu manzara silinmez.
Şehit olan belki dirilir, belki dirilmez.
Şafağın bayrağı ayyıldız yerinden indirilmez.

Gök gürlüyor sanki hiç durmadan.
Hiçbir gönül susmuyor, ta ki solmadan.
..

Devamını Oku
Muzaffer Yıldırım

Çamura düşmüş gül dalı
Gül kirlenecek
Eğilip almalı
Yoksa lekelenecek

Çamura düşmüş gül dalı
Çamur diz kapaklarda
..

Devamını Oku
Eren İmre

Seyretmesi hoş olabilir,
Ama içindeyken güzel değil her manzara.
Işıklarla süslü İstanbul gecesi fotoğrafta,
Dertler karanlıklara gizlenir.

Hesap yaparken uyku tutmaz adamı.
Keşkeleri keşkelerle çarpınca
..

Devamını Oku
Doğan Can Uzun

Denizin kernarında oturup düşündüğüm günler
Dalgalar çarpıştıkça kopar içimdeki cümleler
Okyanuz gibi deirn yüreğimdeki kederler
Acısı dinmez bir türlü derdimi duman eder

Karşmda var bir manzara,düşünmek yeter bana
Denizin içindeki dalgalarıyla kopar içimdeki curcuna
..

Devamını Oku
Fırat Soner Uzun

Denizin kenarında oturup düşündüğüm günler
Dalgalar çarptıkça kopar içimdeki cümleler
Okyanus gibi derin yüreğimdeki kederler
Acısı gitmez bir türlü derdimi duman eder

Karşımda var bir manzara düşünmek yeter bana
Denizin dalgalarıyla kopar içimdeki curcuna
..

Devamını Oku
Nevzat Hacibektaşoğlu

doğrudur gözlerimin göğüs dekoltene takıldığı
iki duble içince

iyi de
başka manzara mı var
dillerinin sustuğu yerde

..

Devamını Oku
Gökmenzade Bayram

Gidin, gidin;
Gidin bilinmez ufuklara.
Gidin,, gidin;
Gidin, düşmeyin tuzaklara.
Gidin,, gidin;
Gidin, çok uzaklara.
Size göre değil
..

Devamını Oku
Nergiz Garibli

Eylemin taraftarlarına zarar vermeye başlamışsa artık...
Bugün LYS 1 turunun daha sonuna geldik. Ben de bu sınava girenlerin arasındaydım. Ve maalesef bu sınava uykusuz gitmek zorunda kaldım. Nedenini sorarsanız, hayır sınav heyecanı değil, çünkü artık sınav heyecanı yapmayacak kadar pekişti kişiliğim. Fakat bu kez uyutmayan 'Gezi Eylemcisi' kardeşlerimiz oldu. Velev ki, ben de baştan sona bu eylemleri savundum yanlarında olmaya çalıştım, ama bu yaptıkları pek hoş olmadı kardeşler. Neden olmadı derseniz, yanlış anlamayın, üniversite hayatından beri alışığım uykusuz sınava girmeye, ama dün gece kimsenin hakkını ve de hayatına mal olacak hakkını gasp etme gibi bir lüksü yoktur. Bütün eylemlerden üstün olmalıydı eğitim alabilmek için savaşan kardeşlerinizin alın teri. Elefsus ki, böyle olmadı.
Dün gece 12 sularında başlayan eylem saat 2'ye kadar sürdü. Buna bizim apartman da dahil olunca uyumak ne mümkün.
Bugün okula gittiğim zaman gördüğüm tek manzara kan çanağına dönmüş gözlerdi. Bu kez barışçı, eğitimci ve ilerici kardeşlerimize sesleniyorum, bu çocuklara bunu yapma hakkını hiç kimse veremez, vermedi de.
Evet, eylem, miting yapmak, itirazını bildirmek senin en doğal hakkın. Fakat, senin özgürlüğün başkasının özgürlüğünü kısıtlamaya başlamışsa durup bir düşünmen gerek arkadaşım.
Ve en önemlisi, "Eylemin taraftarlarına zarar vermeye başlamışsa, artık bir durup düşünmen gerek bence"? !
..

Devamını Oku
Nagihan Karadağ

Fırtına dindi, sular çekildi.
Yine hep o tanıdık manzara.
Deniz, aynı deniz;
kumsal, aynı kumsal.
Yalnızca kumların üzerinde
kurumuş deniz yıldızları,
fırtınadan arda kalan.
..

Devamını Oku
Selim Ağaçdalı

kımsecıklerın bılmedıgı bır dag ustu lokantasında
karsımda mavi deniz yemyesil bir manzara
masamda bir kadeh sarap bir de cigara
kalsin ellemeyin beni öleyim orada

ne bir sorgu ne bir sual
nereden geldimi,kim oldugumu unutup kalayım öyle
..

Devamını Oku
Orhan Turhan

Yeşilin koyusunda saklarım ben anılarımı,
Bitimsiz bir sabırla, güneşin firarını gözlerler.
Mavi sakindir, mavi dupduru…
Ufukta gizlenmiş, boranı beklerler.
Kimseye yabancı değildir bu manzara,
Bu firara da, nöbete de
Aşinadır sevgiye susamış gönüller.
..

Devamını Oku
Emrah Korkmaz

bu dunyada olmamizin en korkutucu yani yasamamizdir,
yasarken olen cok kisiye rastladim da olurken yasayani yok,

tertemiz pamuk ellerle oksasiyin beni anne cok sevindirdi,
korkunc bir manzara ile karsi karsiyayim dunya denen yerde,

hasret sancisi cekenler bilir mi bilmem cektiklerimi,
..

Devamını Oku
Bayram Gökmen

Gidin, gidin;
Gidin bilinmez ufuklara.
Gidin,, gidin;
Gidin, düşmeyin tuzaklara.
Gidin,, gidin;
Gidin, çok uzaklara.
Size göre değil
..

Devamını Oku
Gökhan Koz

Bir bakışınla, koydun gül demetini gönlüme,
Sarhoş etti kokusu, beni benden aldı.
Dönde bir bak şimdi, şu garip halime,
Bir nefeste savurdun, kokusu kalpte kaldı...

Aldın bu deli yüreğimi, koydun mezara,
Attın üzerine üç beş kürek toprak.
..

Devamını Oku
Tülay Sustam

âh İstanbul! ...

iki mavinin başını döndüren dilber.



sütun gibi bacakların
..

Devamını Oku
Ömer Ekinci Micingirt

Solgun bir hüzün hep ne kadar vakur
Çehresi adeta izzetle yüklü
Ümit yudumluyor zülüfleri ter
Maziden doğuyor köklü mü köklü

Bir şeyler anlatır mısralar tek tek
Leyla dedikleri bu olsa gerek
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Bundan ötürü ön ittifaklı ortaklaşan yapılı alanlar içinde onlarca El toprağı ve her bir El toprağı içinde de onlarca El düşüncesi bağlıları (köleler) oluşmuştu. Böylece kuvveden fiile geçen EL mana anlayışlı düşünce içinde El; somut olarak EL-MÜLK olmuştu. Artık El topraklarına izinsiz girmek olası değildi. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Hayat takdirli, taksirli, kaderci, acılı, merhametli oluşla da sadakaca hayatla, hayatlar arabesk bir yaşam olacaktı.

Ortaklaşmacı ilahi sistem eskiydi. Ortaklık tanımaz olan özel mülkiyetçi köleci El düşüncesi, yeniydi. Eski ile yeni çatışıyordu. Yeniye taraf olanlar gibi yeniye karşı olanlar da, vardı. Eski direniyor; yeni yol alıyordu. Yeniye karşı olan totem meslekli gruplardan biri de tohum ekiciler dediğimiz tarımcı ya da çiftçi gruplardı.

Yenileşme içinde olan (köleci inşa içinde olan) gruplar daha çok çoban gruplardı. Çoban gruplar kendi içinde hızla, daha alt meslek gruplarına ayrılıyordu. Daha çabuk ve daha hızlı nicelim veriyorlardı. Bu demektir ki çoban meslekler hızla düşünce, anlam ve dil üreten meslek grubuydu.

Çobanlık kişi sahipli bencilce olan düşünceye; sürü başındaki yalnızlıklarıyla inzivaya zaman bulan gruplardı. Çobanlığın El düşüncesine ilham olmasına ve El fikirli oluşma düzlemindeki kuvvece olan düşüncesinin taşınmasına çok yatkın bir temsilcilik olma gibi bir yapısı vardı.
..

Devamını Oku
Ahmet Sargın

ARTVİN ŞİİR ŞÖLENİ MUHTEŞEMDİ !..
Artvin "7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni'"nin ikincisi yapıldı. Şölene Yozgat 'tan biz de davetliydik. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Trabzon'a ulaştık. Artvin belediyesinin tahsis ettiği bir otobüsle yolumuza devam ettik. Karadeniz kıyıları boyunca uzanan deniz ve yemyeşil arazinin güzelliği bizleri bölgeye hayran bıraktı.
Yemyeşil bir manzara içinde otobüsümüz Artvin'e doğru ilerliyordu. Yüce dağları, eşsiz yeşilliği ve hırçın vadileri delip geçen tüneller gözlerimizi kamaştırıyordu. Bölgenin güzelliği insanı kendisine hayran bırakıyor. Çoruh Nehrine kurulan baraj doğal güzelliğe kılıç gibi çekilmiş. Vadi boyunca uzanan yollar kıvrım kıvrım uzanıyor ve bu güzellik saklı bir cenneti andırıyor.
Üst üste binmiş gibi muhteşem bir manzara oluşturan Artvin evleri sahile akseden bir inciyi andırıyor. Gelen şair dostlarımızla tanışıp öğretmenevinde toplanıyoruz. Akşam yemeği için buradan Kafkasör Yaylasına çıkıyoruz. Boğa güreşlerinin de yapıldığı yayla orman içi doğa harikasını gibi; Güzelliği, yeşilliği ve serin havasıyla insanı adeta büyülüyor hayran bırakıyor.
Akşam yemeği Kafkasör Yayla evinde hazırlanmış. Yemeğe Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe de katıldı. Burada kısa bir şiir dinletisiyle tanışıyor kaynaşıyoruz. Dinletiye belediye başkan yardımcısıyla Sosyal Aile ve politikalar Bakanlığı Genel Müdürü de iştirak ediyor. Genel müdür şairleri Adapazarı'na davet ederek bizim de misafirimiz olun diyor. Arkadaşlarımız kitaplarını hediye ediyorlar; yöneticilerle kaynaşmaya çalışıyorlar.
Şiir şöleni ertesi gün Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezinde gerçekleştiriliyor. Salon güzel hazırlanmış, şair arkadaşların slaytları hazırlanarak güzel bir hazırlık yapılmış. Yani işi ciddiye almışlar ve şehrin tanıtımına katkı sağlayacağına inanmışlar. Artvin Valiliği, Artvin Belediye Başkanlığı, Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 08 Kültür ve Turizm Derneği sırt sırta vermiş bu güzel programa katkı sağlamışlar. Dernek başkanı ve Artvinli Şair Gül'den Taş şölenin organizesini üstlenmiş ikinci kez halkın karşısına çıkıyor.
Artvin 7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni'nin ikincisi gerçekleştiriliyor. Şölen güzel ve takdire şayan hazırlanmış. 21 ilden 24 şair şiirini seslendirerek Artvin halkının gönüllerine hitap ettiler. Şiir Programını TRT program yapımcısı ve sunucu Zeynep Köşker ile yöre sanatçısı Oktay Köse birlikte sundular.
..

Devamını Oku
Perihan Pehlivan

Günlerdir süren hazırlıktan sonra; Merak ettiğim Antep,Maraş ve Hatay yolculuğumuz başlıyor. Atatürk Hava limanından kalkıyoruz. Adeta süzülüyor uçağımız. Güzel bir gün güzel bir niyet. Haydi hayırlısı. Bir saatten fazla uçuyoruz kaptanımız" İnişe geçiyoruz kemerlerinizi bağlayıp dik oturun "Diyor. Aşağıya bakıyorum. Maraş yeşil bir ova gibi görünüyor bir kısmı dağlık. Asıl amaç Maraş ta Kızımın düğününü yapmak biraz da yakın çevreyi gezmek. Nihayet, Kahraman Maraşa ayak basıyoruz saat ona çeyrek var. Derken uçaktan çıkıp bagajımızı alıyoruz biraz küçük hava alanı. Sonra kızım ve damadım bizi karşılıyor birde kiralık araba firmasının yetkilisi. Arabalarımıza binip, Maraşa doğru ilerliyoruz. Şehir çok uzak değil. Bu arada araca ilk istasyondan petrol alıyoruz ve damadın arabasını takiple öğretmen evine gelip dinleniyoruz. Sonra damat geliyor onu takip ederek dünürlerin evine doğru ilerliyoruz. Maraşın ortasından geçip adeta dağ yamacına tırmanıyoruz. Sanki Maraş halkı sırtını dağa vermiş. Daha sonra öğreniyoruz önceden olan bir deprem buna neden olmuş. Yeni bir aile yeni bir kültüre merhaba diyoruz. Sıcak kanlı insanlar. Şiveleri biraz değişik geliyor. Hoşbeş yorgunluk kahvesi ve Maraş usulü yemeklerden sonra.Kısa bir Maraş turuna çıkartılıyoruz. Önce terasa gidiyoruz. Manzara muhteşem. Çayla birlikte Antepfıstığı ve tarhana geliyor ama bizim usülden değil incecik. Aklıma jelatin geliyor. Çekiniyorum yemeye sonra ufaktan alışıyorum. Biraz oturup resim çekiniyoruz. Sonra kalkıp Kaleye gidiyoruz. Ve anlatıyorlar. Tarihten tarih çıkıyor ve karşıda bir camiyi işaret ediyorlar. Sütçü imamın cami. Vaaz verirken kalede şu andaki şanlı bayrağımızın yerinde Fransız bayrağı varmış ona bakarak diyor ki:" O bayrak orada iken içiniz nasıl rahat ediyor nasıl huzur buluyorsunuzé ve ardından isyan başlıyor. ve o bayrak nihayet indirilip Türkün şanlı bayrağı çekiliyor. Ruhları şad olsun. Bu güzel şehri bize hahşedenlere saygımız sonsuz. Ve kale içinde bulunan saraydan padişahtan ve kızından bahsediyorlar ve gizli geçitten karşıda bir hamama nasıl gidip geldiklerinden. Ben çok kale gördüm mekruh,yıkık, pislik içinde. Burası adeta korunmuş. Daha önce biri işletiyorum sosyal tesisler varmış ama kapanmış. Sonra tekrar öğretmen evine dönüp istirahat ediyoruz. Ertesi sabah erkenden Antepe gidip geziyoruz tarih 24 Mayısı gösteriyor. Maraş hep yağıyor. Antep sıcaktan kavruluyor. Ve o gece düğün oluyor Liva düğün salonunda. Maraş usulü güzel bir düğün. Yeni çifte mutluluklar.Tarih 25 Mayısı düşüyor. Tekrar Maraşı geziyoruz. Şehrin ortasında uzunlamasına bir bark parkın baş tarafındanda bir anıt ve daha sonra yol kaleye uzanıyor. Yer altı çarşısı ve eski bir çok anıt. Maraş güzel. Huzurlu ve en önemlisi yeşil. Her yerde Dondurma reklamı var. Sonra bir Pastahaneye giriyoruz. Künefe ve Maraş dondurması yiyoruz. Afiyet olsun.
Daha sonra çarşı pazar gezinip istirahate çekiliyoruz. Sabah otelimizde kahvaltı yapıp Hataya doğru yola çıkıyoruz. gezip dolaşıp yiyip içip geliyoruz. Biraz dinleniyoruz ve telefonumuz çalıyor. Dünürlerimiz akşam yemeğine davet ediyorlar. Arabamızla bin evlere doğru gidiyoruz yolda kavun ve karpuz alıyoruz. Güzel bir akşam yemeği yiyoruz. Ev sahibinin eline sağlık, kesesine bereket. Mantı ve içli köfte aklımızda kalıyor. Sonra gece basıyor otele dönüyoruz. Tabii akrabalarla vedalaşıyoruz. Yarın İstanbul'a yolculuk var. uykuya dalıyoruz.
26 Mayıs Pazartesi Hava alanındayız son kez resimler alıyoruz. Kiralık arabamızı teslim ediyor ve güvenlikten geçiyoruz. Uçağımız onbeş dakika rötarlı kalkıyor ve İstanbul.

27.5.2014Ataşehir/ İST
..

Devamını Oku
Safet Kuramaz

İçimde fırtınalar esiyor...harabelerde dolaşıyorum. Eskilerde yaşanmış evlerin üstündeki çimenlere basa basa ilerliyorum. Kim bilir burası oturma odası olmalı diyorum, sevinçleri üzüntüleri dinliyorum...çocuk seslerini işitiyorum. Sanırım birisi mektup okuyor. Kulak misafiri oluyorum... İki ay sonra kardeşi gelecekmiş, mektubunda yazıyormuş...derdine çare için doktor arıyormuş. Misafir kalacakmış orada, sanırım erkeğin kardeşiymiş. Ağlaşmalar başlıyor. Telaşlar hayli çok. Ne yapacaklarını bilmiyorlar... “ah şu uzaklık! ” deyip veryansın ediyorlar. Çocuk ağlamasıyla iyice geriliyorlar. Zaten hazanlar yüreğimde... birde bu manzara! Uzaklaşıyorum.

Çınar ağacının gölgesine oturuyorum sessizce... iki sevgilinin kalp kazılmış yazıları gözüme ilişiyor. Neredeyse kaybolmak üzere. Sesleri kulaklarımda yankılanıyor. Sevdalarına aileleri karşı galiba. Çözüm arıyorlar. O yana gitseler olmuyor, kaçsalar olmuyor...çaresizlik içindeler...kulaklarımı tıkıyorum...varsın güneş yaksın tenimi diyor gölgeden uzaklaşıyorum...

Suyun kenarına geliyorum. Eskiden gür akarmış...konuşan kurbağalardan işitiyorum. Hayıflanıyorlar...”Nerede eski yağmurlar...Nerede gür akıntı ve temiz sular...” diyorlar ağlaşarak! Koklamaya başlıyorum çevreyi, nedense hiç koklamazdım ne zaman gelsem. Gerçekten çok kötü kokular alıyor burnum... iğreniyorum...

Hızla geçen arabalara bakıyorum. El kaldırıyorum beni alsınlar diye. Sanki başka gezegendeyim görende olmuyor beni... Karıncalar geçiyor yanımdan. Bana gülüyorlar... “Eskiden insanlar yürürlerdi, araba nedir bilmezlerdi... Siz niye yürümüyorsunuz? ” utandım birden... “Ama eskiden bu kadar uzaklığa kim giderdi ki...sefer zamanı olsa neyse diyorum! ” içimden. Beni anlamıyorlar... Bende anlatmaktan vazgeçiyorum. Ceketimi üzerime örtüp uyumaya karar veriyorum. Oda ne! Üzerimde insanlar konuşmaya başlıyorlar... “Vah zavallı, ölmüş herhalde... Kim bilir hangi zalim vurmuş adama, hastaneye bile götürmemiş, üzerini örtmüş kaçmış gitmiş...” ağlaşanlar, dizlerini vuranlar...dualar edenler...dayanamıyorum, ceketimi kaldırıp sesleniyorum “ ben ölmedim...bana kimse çarpmadı ya...” sanki naram bir dev yada ucube sesi gibi geldi ki kimi bayılıyor kimi kaçıyor, kimi orada kala kalmış şaşkınlıkla bakıyor... Sonunda birisinin arabasına biniyor ve oradan uzaklaşıyorum... Dertlerimden mi? Hayır kendimden...Bir süre ertelediğim yaşamımdan... Kaçıyorum! bir daha gelebileceğim bir yerden, tarihin benden eski olmadığı, beni yansıtan gölgelerine!
..

Devamını Oku