Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı,
Bir kûşede târumâr kaldı.
Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa
o şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektir
Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
Devamını Oku
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa
o şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektir
Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
Yaşadığı dönemde Türk Edebiyatı'nın en büyük şairi sayılan, Şair-i Âzam ünvanı verilen Abdülhak Hamit TARHAN (1852-1937) bu şiiri ölümünden sonra yazdığı ilk eşi olan Fatma Pirizade'den sonra Nelly Clower, Cemile hanım ve Lüsiyen hanımla üç evlilik daha yapmıştır.
Şiirin son iki dörtlüğü besteci Mehmet Baha PARS tarafından Rast makamında ve Gazel formunda bestelenmiştir.
Makber şiiri aslında çok daha uzun. Eserin tamamı 2352 mısradır. Her bent 8 mısra olarak düzenlenmiştir.
Kafiye örgüsü "aabbaacb" şeklindedir.
Bu şiirin kalıbı "Mef’ûlü mefâ’îlün feûlün" şeklindedir.
Abdülhak Hamit'in Türk Şiirinde ilk kafiyesiz şiiri yazdığını da ekleyelim.
ABDÜLHAK HAMİT’İN ŞİİR TANIMI:
İnsan, bazı kerre, hatırına gelen bir hayali tanıyamaz, o kadar güzeldir.
Zihninde uçan bir fikre yetişemez, o kadar yüksektir.
Kalbinde doğan bir hissi bulamaz, o kadar derindir.
Bu acz ile bir feryad koparır, yahud pek karanlık bir şey söyler, yahud hiçbir şey söyleyemez de kalemini ayağının altına alıp ezer. Bunlar şiirdir..
...
Şiirin öyküsüne gelince (Öykü alıntıdır):
Abdülhak Hamit, nişanlısıyla evlilik hazırlıkları yaptığı sırada, bir haber geldi kulağına, Fatma hanım; ”O evleniyormuş, ben artık karalar giyeceğim” diye haber yollamıştı ona. Haber sarstı Hamid’i... Kendisini bu kadar çok seven bir kadının varlığı da içini gıcıklıyordu doğrusu.
Fatma Hanım ona haber yolladığı dönemde, çok acı çekiyordu. Uzaktan uzağa sevdiği Hamit nişanlıydı, buna katlanabiliyordu ama onun evlenmesi, tamamen ellerinden kayıp gitmesi fikrine alışabileceğini zannetmiyordu. Bundan böyle Fatma hanım için hayat bitmişti. Hayatı boyunca evlenmeyecek, eline hiçbir erkeğin eli değmeyecekti. Öyle büyük bir aşkla seviyordu ki Hamid’i...
Hamit, ondan hiç beklenmeyen bir şey yaptı ve kendisini büyük bir aşkla seven bu kadını buldu. Onun gözlerindeki sevgiyi, ona bakışını, sevgisini tahlil etti bir görüşte. Fatma hanım, onun hayatının kadını olabilirdi ve onu geç de olsa bulduğunu anlamıştı. Nişanlısının gözyaşlarına aldırmadan Fatma hanım’ın kollarına koştu. Onu öyle çok seviyordu ki...
Hamit’in kendisine geleceğini bir an bile düşünmemişti Fatma hanım. Nişanlı ve evlenmek üzere olan bir adamın, nişanlısını bırakıp kendi kollarına koşmuş olmasına inanamadı ama bu fırsatı da kaçırmadı. Nasıl olduğunu bilemeden karı koca oldular. Artık Fatma hanım’ın hayatı, Abdülhak Hamit’in hayatıyla birdi... Dünyanın en güzel çifti olmuşlardı. Karısının güzelliği, zarifliği, dostluğu ve arkadaşlığı onu mest ediyordu. İkisi de, hayatlarının en mutlu günlerini yaşıyorlardı. Yurtdışı görevlerinden birinde, Fatma hanım’ın rahatsızlığıyla sıkıntılar yaşamaya başladılar. Fatma hanım, gönlünün Sultanı verem olmuştu ve hastalığının en ağır seyrettiği dönemlerde bile, birbirlerinin ellerini hiç bırakmadılar...
Ve beklenen oldu, Fatma hanım Beyrut’ta hayata gözlerini yumdu. Onun hayatını kaybetmesi Hamit’in kendini kaybetmesi gibiydi. Gönlünün Sultanını kara topraklara vermeye kıyamadı, inanamadı olanlara ve kırk gün bir yeraltı odasında durdu. Çıkmadı dışarı. Karısının hissettiklerini hissetmek istiyor, ölümü bile onunla paylaşmak istiyordu belki de. Karısına adadığı Makber’in son mısralarını yazıyordu bir yandan da...
Ölen eşine yazıyor . Ama bir yıl sonra yeniden evlendi
Tam bir tanzimat dönemi eseri!
Ağlamaklı eden bir şiir... Hüzünlerin insanı hissettiği bir şiir...
Çok güzel bir eser.. Makber..
Allah Kuran çarpsın ben kırdaydım Osman bey..kuzu çevirdik..yeni geldim..yalanım varsa ekmeğe kör bakiim..(
evet Onur hanım,bazı şairler öyle...her bağda gezmeye yeltenen,şeytana uyanlar var.
onlar şair mi?bence değil.şair haktan ayrılmayan kişidir.
'Onlar vahalarda gezerler ve yalan söylerler...' diyor Allah, bazı şairler için. Her duyduğunuza inanmayınız. :)
Peygamber dili değil ya kendiliğinden konuşmayan, her yöne döner şair dili... Üç gün sonra unutur, başkasına yazmaya başlar. YAZMAYA BAŞLAMAK diyor yeni nesil bu işe... :)
Bakın şu işe!.. :)
şairin ruhu şâd olsun,ne büyük bir aşk duyuyormuş ki muhterem eşine böylesine bir ağıt yakmış.
düşünüyorum da eşine bu kadar değer veren,seven insan var mı?
Komik Fıkralar
Deli duvara oturmuş.Elindeki oltanın ucu sokağa sarkmış.... Yoldan geçen soruyor; - Orada balık mı tutuyorsun sen? - Hayır alık tutuyorum. - Tutabildin mi bari ? - çook ... Seninle 23 oldu !
Bu şiir ile ilgili 61 tane yorum bulunmakta