Bembeyaz bir örtü
Lekesiz bir gelinlik gibi
Telaşla düşerken yeryüzüne
Bir şeyleri değiştirecekmiş gibi
Sessizlikle kol kola girmişler
Koca şehri sahiplenmişler
İçimde bir sessizlik
Susadım sıcacık huzura
Dizelerim suskunlar nicedir.
Onca kavga, onca savaş, gırtlak gırtlağa
Birbirini yiyor Âdemler
Canım oğlum yine çabuk usanmışsın
Sabır hırkasını çıkarıp eğlenceyi kuşanmışsın
Bugün eğlenmek vakit geçirmek elbet güzel
Ağustos böceği de yaz boyu söyler gazel
Benim sözlerim acıtmasın seni oğlum
Ben sadece babalık görevini yapıyorum
Ciğerparem biricik oğlum Gürhan’ım
Bil ki senden öte değil bedende canım
Varlığından haber aldığımda uçacak gibiydim
Şükrettim yaradana artık bir evlat sahibiydim
Seni korusun diye O’na nice dualar ettim
Çocuk, ben seninle karşılıksız sevgiyi tattım
Yer Makedonya tarih bin sekiz yüz seksenlerdi
Yeni doğan Fatma’nın ailesi mütevazi insanlardı
Bük kasabası yakınlarında bir köyde yaşıyorlardı
Türk olan yörede kimliklerini gururla taşıyorlardı
Babası tütün yetiştiren sıradan bir çiftçiydi
Hatice ve Ahmet kızın diğer iki kardeşiydi
Karaböceğim, canım, birtanemsin
Karanlığıma güneş yine sensin.
Senin kokun miskü anberdir bana
Taze gülsün sen eskiyen bu cana.
Ruhum isyanlarda
bedenim suskun
Tüylerim diken diken
Hayallerim küskün…
03.06.2013
Yine çaldı kapımızı ilkbahar
Taşıdığı gizem dolu denkler var.
Allı, morlu, pembelisi yeşili
Her yanında bin bir çeşit renkler var.
Kuşlar başka cıvıldaşır baharda
Soğuktan çatlamış minik elleri
Kazınmış mührü fakirliğin.
Karakalemle boyanmış siyah saçları
İmgesi kir içinde temizliğin.
Kömür karası gözlerinin ışığı
Umut farları geleceğin.
Sene bin sekiz yüz altmış, ayı belli değildi
Büyük ahşap yapıda bir telaştır yayıldı
İbrahim Ağanın oğlu doğmuştu Hüseyin
İlk ve tek çocuğu olacaktı annesinin
Makedonya bağrında bir köydü Muncinoz
Çevresi dağlıktı ancak kurulduğu yer dümdüz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!