Karadeniz mavi,
kara deniz lacivert.
Gemiler
horona durmuş bir limanda,
bir ben değilim
sahilde hüzünlü,
tepelerdeki ağaçların
..
Hicran gecelerinin,
Hüzne dalmış lacivert uykularında,
Rüyalarımda al ipekten elbiseler giyen,
O fettan dilber
Sen miydin? ..
Fildişi,ince, uzun parmaklarında,
..
Havada zehir gibi yas kokusu var.
Simsiyah bir gökyüzü,
Hıçkırıyor sanki lacivert deniz suları,
Uzaklardan duyuyorum.
Bu şehir İstanbul olalı,böyle hüzün görmedi,
Benim gözümde.
..
Deniz mehtabı sarıyorken,
O lacivert derinliklerine.
Elini daldır hayata ki,
Bir şeyler takılsın ellerine.
Telaşım sende son bulur,
Ey kanatların sahnesi gökyüzü.
..
iliği kanamış düğme bende hayat
lacivert karası gözlerin belki de -gece gibi-
dumanı da tutabilir mi insan sanki elleriyle
kibar şiir yazmalıymış kadınlar
yalan söylüyorsam namert olayım
içimden geçenler bunlar.
tayinim çıktı içinin dağ köylerine
..
dalgalı denizleri severim,
lacivert denizleri,
dalgalar delice köpürmeli,
rüzgar bir başka vurmalı
insanın yüzüne,
gemi ceviz kabuğu gibi sallanmalı ki,
bir bebeğin beşiğinde uyuduğu gibi,
..
Ne zaman bir kelebek
Bir kelebeği paylarsa
Üzeri yakar beni
Ezinci örter beni
Ne zaman bir kelebek
Bir kelebeği yıkarsa
..
lacivert gecenin içinde Akdeniz;
karşıda, solgun ve yalınkat bir odada
çıplak kerevetlerinde fırın işçileri;
özlediğim buğusu çayın, özlediğim dostluğu
anne ve çocuk, sancı ve sancı, yıllardan sonra
ince, sarı saçlarını seyrediyorum gizlice
..
'' Kim anladı ki senelerce aynı yaşta kaldığımı
Tek gözü şehla aşka yetişme çabam bundan.''
Gül kırığı upuzun bir şehre aitim ben
Azarlanmış gökyüzü kadar solgun yüzüm
Elime tutuşturulmuş kimlik kadar uzağım
Bu kirliliğe.
..
Boş yere kürek çekmişim nefese nefese hayallerde
martılarımı boş yere savurmuşum başucumdan göklere
Zambakları boş yere beyaz sanmışım
Ve boş yere çırılçıplak inmiş yağmur bedenime...
..
Puslu bir gecenin içinden
bak gökyüzüne
uzat ellerini hayallerine
Her lacivert gecenin ardında
aydınılık bir yarın vardır
ve her yarın
..
Neredesin biliyor musun?
Umudumu bağladığım sen,
Rüyalarımı süsleyen sen,
Uçsuz bucaksız sen,
Lüle lüle, salkım salkım sen,
Lacivert yalnız gecelerde sen,
Aç kalbimi bak
..
Evimin penceresinden baktım.
Denizle bulutlar birleşmişcesine,
soğuk sisli sokaklar.
Taksiden bir adam indi,
Lacivert takım elbisesiyle,
sağa sola yalpalıyordu,
eşi onu evde bekliyordu.
..
Gecenin tam ortası,
Saat 24.00
yer yer çukurlaşmış ıslak kaldırımlarda
ve gecenin sessiz izbeliginde,
yalnız bibaşıma adımlıyorum,
usumda sen.
..
Fırtına koptu kopacak
Toz toprak arasında
Kaldı güzel şehrim
Gök delindi
yere indi
Gün bile geçemedi
bulutları
..
Yağmurlar toprağa sen bana yağıyorsun ılık nisan akşamlarında. Yanıyor bedenim ruhum alev ateş acılar içindeyken sağnak sağnak geliyorsun ve sen bile bu mucizenin farkında değilsin. Sahraların bin yıllık kuraklığını yüreğimden alıyorsun ıslanıyor kurak topraklar filiz vermeye hazır.
Yaşantımın engebeli yollarında ve en derinliklerinde vurgun yediğimde sen uzatıyorsun elini bana. Tutup çıkartıyorsun beni en karanlık derinliklerden, ölümün karanlık yüzü bana göz kırptığında sen kurtarıyorsun beni kanlı savaş alanlarından. Bir mülteci çocuğun her şeyini yitirip tek bir canıyla ateş hattından kaçtığı gibi kaçıp sana geliyorum. Senin kollarında kurtuluşun dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum ve yine senin kollarında yaşamın o tılsımlı ezgilerini dinliyorum.
Salkım salkım açıyor baharın çiçekleri ve ilk defa çiçeklerin bu kadar anlamlı ve güzel göründüklerinin farkına varıyorum. Dağ bayır yeşil bir kilime bürünüyormuş meğer bu zamanlarda Zaman denilen karanlık girdap aslında ne kadar güzel bir ahenk içinde ilerliyormuş. Sabahın ilk ışıklarıyla aydınlanan evren gecenin lacivert akşamlarında bin bir renkli yıldızlarıyla insanı yaşama özendiriyor. Hayatı sevdiriyorsun yeniden bana, ben varım korkma tesellisini yüreğime ekiyorsun.
Sen varsın biliyorum benim kurtarıcımsın bilmeden.
Yıllardır nadasa bıraktığım gönül topraklarımda yeşeriyorsun. Daha bir verimli daha bir cömert sürgün veriyorsun.
Benim topraklarımda yeşeriyor ve sürgün veriyorsun, yaşama özendiriyor bir o kadar da ölümü unutturuyorsun.
Sen bana ben sana akıyoruz işte bilmeden. Bin yıllık haykırışlarım getirdi seni bana biliyorum. Ve bin yıllık haykırışların beni sana. Bana hiç kızmıyorsun, yalnız geçen yıllarımın acısını çıkartmak istediğimde. Bana hiç bağırmıyorsun yaramaz bir çocuk olup sana şımardığımda. Hatta bilerek yada bilmeyerek seni üzdüğümde.
..
martılar gökte
çizgi çizgi
leke
rüzgârda papatya kokusu
papatya da kelebek
rengârenk
..
Merhametin ufuklarında
Rahmet bulutları göründü,
İhtirasla kabaran dalgalra
Meltem ninniler söylüyordu.
Bütün bunları deniz feneri
Eskihisar'da gözlüyordu.
Eskihisar'da muhteşem bir hisar
..
Bu gün aynaya baktım
İki öte mahalleden kan ve kemik çığlıkları geliyordu
çevirdim aynayı
Sığ, kesik kesik, parça pinçik hayatlar gördüm
çevirdim
Bir güzelin yüreği, bir adamın ciğeri yoktu
çevirdim
..
Sen seni birde benim gözümden görsen
Aşık olur kimselere göstermezdin kendini
Kıskanırdın deliler gibi kendinden kendini
Sen bir görsen benim gözümden kendini
Deniz gözlerine baksan derinden
Dalar gidersin çıkamazsın içinden
..