Yirmibir Ağustos ikibindokuz
Bu hayatı ben sen varken yaşadım
Tam yirmibir yıldır sen ve ben yokuz
Yokluğuna bir tanem alışamadım.
Seninleyken ayrılık yok sanırdım
Vicdan azabı gibi bir anda geldik
kahverengi gözleriyle gözgöze.
Bir avuç kahır çöktü, şu yaralı gönlüme.
Bak, der gibiydi kırılıp sallanan sol bacağına..
..............
Önce sen geleceksin aklıma,
anlaşıldı,
bu gece uzun olacak.
Gözlerim dolu bulutlar gibi
yağdı yağacak...
Gitmek,ayrılmak vakti geldi mi,
garip bir hüzün çöker yüreğime.
ölene dek saklamak için,
uzanınca veda için kolların,
alırım sıcaklığını ellerinin.
bir mermi hızıyla geçer zaman.
Söz verdim kendi kendime,
artık kimseleri sevmiyeceğim.
Kimseye de seni seviyorum
demiyeceğim.
Razıyım, ne sevileyim
ne de seveyim.
Beş yıl sonra ancak geldim mezarının başına,
Utanıpta yüz sürmedim baş ucunda taşına,
Üstündeki dikenlerin kopardım yaprağını,
Saçlarını okşar gibi okşadım toprağını.
Bir damla yaş dökemedi,isyan etti gözlerim.
Hava üç gündür soğuyor
İstanbul'a kar yağıyor
gece üçte düştük yola
Haseki'de verdik mola
yol buz tutmuş, hava ayaz
bazı yerler biraz beyaz
İkinci adresim olacaktı kabrin.
Mezar taşınla konuşacaktım yıllarca,
Nereye kadar giderdi bilemem,
Kader izin vermedi..
Deniz kuşlarına diyecektim derdimi,
Her yer loş bir karanlık içindeydi.Cerrahpaşa'da acil servisin üst katındaki ameliyathanenin koridorunda tekerlekli bir sedyede yatıyordum.Saat gece 01:00 dolayında olmalıydı.Kazanın üzerinden yaklaşık onbeş saat geçmişti.
...................
Önce karga tulumba bir arabanın arka koltuğuna,oradan Sarıyer devlet hastanesine,orada kıçıma bir ağrı kesici iğne,sonra külüstür bir ambulansla Şişli hastanesine.
...................
Yine Eylül!
Çiçekler kokmuyor artık
Güneş gölgelendi.
Yapraklar bir bir sararmakta,
Birazdan yağmurlar başlar,
Üşürüm.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!