Beyaz duvar ışıldıyor,
Mavi gökyüzü bir baska renk katıyor
Yesil bahçe imrendiriyor,
Lacivert sular göz kamaştırıyor
Sarı sıcak güneş isıtıyor
Renklerin kardesligi elele tutusmus
..
bir gece biter, ay büyürken huzursuz
kanmalarında çocuk bakışlarıyla
kapanırken gözlerinin ışıltısı
huzursuz, bir gece biter ay büyürken
bir söz, bir yerden bir yere gider, kendinsiz
tek hatırlanan lacivert uykuları ölümün
..
Başında lacivert bir kasket
Sırtında aynı renk bir gocik
Ve mavi olan göynek
Biliyorum
Omuzuna her an bir paçalı konacak
Yüreği elnde tertemiz
Alnı açık başı dik
..
Sabahın serpildiği, kadife koyu kırmızı gülün yaprağında
Oturan çiğ damlasının içindeydi, sevgi
Lacivert gecenin koynundan, ay ışının buluştuğu; gri denizin sularında
..
'Yeşil' senin gözlerinde saklıydı;
benimse ağlamaktan yosun tutmuş kirpiklerimde...
'Pembe' senin gülüşünde saklıydı;
benimse kırk yerinden kırılmış hayallerimde...
'Lacivert' senin sürmende saklıydı;
benimse hüzne boyanmış gecelerimde...
..
Sanki zindanlarda dogmus
Lacivert gecelerin sessiz derinligindeki
Labirentlerde buyumus gibiyim.
“Elbet bir gun bulusacagiz” diyen plak
En tatli nagmeleri ile donuyor.
Varsin kor labirentler,
Daglar olsun aramizda
..
istasyonlarda hep ayrılan aşıklar olur
sevgiler özlemlere karışır giderler
sisli gözlerinde tıka basa yağmur
birşeyler eksilir giden trenle beraber
istasyonlarda hep ayrılan aşıklar olur
üzgün yanaklarında titreyen birer damla
..
Aradığım kaybettiklerim miydi? Özlediklerim mi? Neydi beni buraya çeken? Yaşadıklarım mı? Yaşayamadıklarım mı?
Ruhumun derinliklerinde kanamaya başlayan yaranın ince sızını dinlerken yüreğim yıllar öncesinden açık kalan bu yaranın izlerini taşıyordu. Asma yapraklarının altında oturduğum sedirde ruhum kaybolmuş gibiydi. Her safran kokusunda, her safran renginde kangrenli yara acıtarak kanıyordu. İçine saplı kalan bıçak gibi her sapına dokunduğumda içim tekrardan oyuluyordu. Kapatmak için gözümde biriktirdiğim tuzla dağlıyordum.
Hiçbir şey değişmemişti. Közde pişen kahvenin kokusu. Çarşının içine işleyen efsunu. Beni eskilere götürürken anı yaşatıyordu.Koşarak geçtiğimiz Arnavut kaldırımlarında, her ayağımın tökezlediğinde belime sarılıp tutardın.Bu seremoniyi tekrarlamak hoşuma giderdi. Beni her tutuşunda teninin kokusunu içime çekmek ve kokunu içime hapsetmek en büyük zevkimdi.Bir daha ki buluşmaya kadar o kokunla yaşamak, cehennemde cennet kokusunu duymak gibiydi.
Hükümet konağının bahçesinde dolanırken, işte dedim ben burada yeniden doğdum: çünkü gün veda busesini gökyüzüne kondururken, ilk kez dudağımda bırakmıştın dudak izini. Gökyüzü gibi yanaklarım kızarmıştı. Her gün batımında safran sarısı konak bahçesi gelir aklıma. Nefesimde içime dolan kokun.
..
Gökkubbe perdesini her kapatışında
Seni hatırlar, dalarım...
Göğüs göğüsedir bulutlar,arbededir yaşanan,
Beynimde şimşekler,gökte feryat,gökte figan
Yırtılır sema,dökülür,dökülür içim
seni ararım
..
Herkes kalbinin renginde yaşar hayatı
Mavi renkli ise sakin yaşarsın
Kırmızı renkli ise nabzın yükselir
Mavi yaşa hayatı okyanuslar gibi
Kalbin beyaz renkli ise huzurlu olursun
Siyah renkli ise güçlü dahi olsan üzgün yaşarsın
..
Ateşböceğinin ışığı ile seni arıyorum
Umutlarımı karıncalar ile taşıtıyorum
Gecenin karanlığında Hüda'ya sığınıyor
Her göç mevsiminde sana uçuyorum
Kaplumbağa sırtında huzura gidiyorum
Yılanın deliğinde dost bildiğimi arıyorum
..
Ben ondan iri
O benden iri
İkimiz bir araya gelmemeli
Bozulur bulunduğumuz yerin dengesi
Lacivert elbise kırmızı kravat
Kim eder ona cart curt
..
Uğruna nice kaldırımlar eskidi
Bu lacivert yastığım bana senden yadiğar
İçimde koparılmamış bir gül kadar sade olan sen
Lakin içimde teşhir edilmemiş nice tomurcuk güller var.
Ben sana da bir şeyler bıraktım ardımsıra
Yangından arta kalan cesur bir resim
..
Bir lilâ vitrin büzüşür çalı çırpı arasında Gonca gonca
Lacivert kiremitlerin sarkık teninden kayıyorum
Gitarın, çenen ve gökyüzü yamyassı
Bir kurşun atılır hedefi karpuz çekirdekli balkondan
Direkte üveyikler, güneye varmışlıklarının şakımasında
Yabancı bir gölge
Ara sokaklarda kaybolmuş ve aynı yerde bilmem kaç kez turlayan
Bir güruh şehir biter toprağa basit
Taze donukları yatıştırıcı ceviz sandıktan taşar
Hiç varamamışlığımıza görünüşle –aldanmışlığımıza- bu kahkaha
Halime Erva KILIÇ
12 Temmuz Salı 2011
..
Böyle zamanlarda gelirdin
Çılgın rüzgarlarda
Bahçelerden taşarak gelen
Çiçeklerin kokusuyla
Derdim ki
Dünya var olalı görmedi
..
beyaz barışın
mavi özgürlüğün
yeşil umudun
pembe sevdanın rengi
turkuaz uzakların
lacivert özlemin
..
her gece derin uykuların
en doyumsuz yerınde,beynim
usulca kalkıp
parmak uçlarına basaraktan cıkıyor odasından
yıldızlarla cilveleşiyor
lacivert gecenin gözleri önünde
ay la sevişiyor
..
dokununca vakitsiz beyaz
gömleğimin kol düğmesi
kardelen oluyor ellerin
eğildikçe gözlerine evrilir
akasyalar salkım saçak
..
OYUN
Masamı ve sandalyemi denizin koynuna atıp,
Ayaklarımı suya vermiş düşünüyorum.
Yanımda soğuk biram, elimde kalan tek sigaram.
Dalgalar ıslak saçlarımı, rüzgar ruhumu okşuyor.
..
Bir neşe dolar içime
Seni görünce vefasız sevgilim
Hele giydiğin elbise
Sarı lacivert olursa
O zaman bambaşka bir zevk
Verirsin bana
Koşarım hep peşinden
..


