KUŞ ŞİİRLERİ

KUŞ ŞİİRLERİ

Niyazi Sakar

Uçar göklerin bulut bulut ülkelerine hep havalarda
Yuvalanır ağaçların en yüksek üst dal çatallarında
Değme keyfine uzaktan çaldığı kuş dili fasıllarında
Yeter ki gelmesin serseri taşı tam isabet yuvalarına


Gün gelirde dağıtır yuvayı cahilin attığı taşlar
..

Devamını Oku
Emrah Karan

Altın değil malın artsın
Terazi değil ki tartsın
Serhat kardeş ne inatsın
Bir kuş versen ölür müsün

Pişirmezsin olmaz aşı
Mübarekmi kuşun başı
..

Devamını Oku
Dinmez Er

Küçük bir kuş olup uçtum ben bu gün.
Özgürlüğe kanat açmak ne güzel.
Kuş gözüyle görmek her şeyi yükseklerden.
Süzülerek sana geleceğim gökyüzünden.
Balkonunda çamaşırları asıyor olabilirsin.
Okul yolunda çocuklarla yürüyorken,
El sallayacağım sana, sevgiler yollayacağım.
..

Devamını Oku
İlyas Duran

Bir kuş gönderiyorum sana
Rengarenk tüylü, şen mi şen bir kuş
Gagasında bir çiçekle gelecek sana
Omzuna konacak, başına bir taç yapacak çiçeklerden

Bir kuş gönderiyorum sana
Yüreğinde yüreğimi taşıyacak
..

Devamını Oku
Turan Gökmenoğlu

Yerimden yurdumdan uzak
Uçuyorum kuş misali dağlara
Bedenim yorgun, kanadım ıslak
Düşüyorum kuş misali yollara

Dağları karlı, geçit vermez yolları
Kurşuni bulutlar dolaşır yaylaları
..

Devamını Oku
Adnan Bal

Minik kuş dün akşam nekadar şendin
Gururu kibiri biranda yendin
Tepede uçarken engine indin
Hayallerim gerçek oldu minik kuş

Omzuma dokundun saçıma değdin
Saygıyla sevgiyi birlikte verdin
..

Devamını Oku
Ali Dilki

Sakın bir zalime verme gönlünü
Ağzınla kuş tutsan yaranamazsın
Boşuna harcarsın bunca ömrünü
Ağzınla kuş tutsan yaranamazsın

Mecnunu olup ta düşsen de çöle
Yanına kâr kalır çektiğin çile
..

Devamını Oku
Adem Durmazer

Yetmesin mi verdiğimiz can
Dinmesin mi döktüğümüz kan
Nerede insaf nerede vicdan
Bir el atın şu kuş yuvasına

Daha ne kadar ocak sönecek
Kaç kişiyi toprağa gömecek
..

Devamını Oku
Ali Livdumlu

Keşke kafeste bir kuş olsaydı
Mutluluk
İstediğimiz an yakalasaydık…

Keşke kafeste bir kuş olsaydı
Özgürlük
Azad edip hür olsaydık…
..

Devamını Oku
Oyhan Hasan Bıldırki

Her yerde sen varsın şimdi, işte bak gülümsüyorsun
Hasret küpüne mi battın, bu kadar çok özlüyorsun?
Ruhum ruhunla, kalbim kalbinle, bunu biliyorsun;
Bahçendeki kırmızı kuş sana bir şey demedi mi?

Ruhum benim, canım benim, gülüm benim, her şeyimsin
Rengini gözlerinden almış biricik çiçeğimsin.
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Ebu Bekir Vasati, Hazretleri anlatır,
Başının üzerinde, bir kuş dolaşmaktadır…

Tutar kuşu yakalar, diğeri de gelmiştir,
Annesi geldi diye kuşu bırakıverir…

Niyeti iyi iken düşen kuş hemen ölür,
..

Devamını Oku
Mehmet Ali Şahin

Yuvadan bir kuş uçtu
Yandı yürek tutuştu
Yuvadan ikinci kuş uçtu
Yürek falan kalmadı
..

Devamını Oku
Muzaffer Çavdar

Bir kuş olmak ısterdım

Bir dıyardan başka dıyara gocebılen

Bır kus olmak ısterdım

Burdan cıkıp senın yanına gelebılen
..

Devamını Oku
Osman İnci

Sadece sevgi ile, dertler bitmedi,
Ne yaptımsa olmadı, fayda etmedi,
Seni orda tutmaya, gücüm yetmedi,
Kuş olup yüreğimden, uçtun da gittin...

Gönlümün sarayında, yangın çıkardın,
Bini bir para oldu, çıkan feryadın,
..

Devamını Oku
Ekrem Şama

(KUŞ GRİBİ YİNE GÜNDEMDE)

Bilim kurgucular! İşte müthiş bir buluş!
Senaryo dediğin, bakın nasıl olurmuş?
Kuş ile insanı, topyekün savaştırmak...
Hem yüksek reyting hem müthiş sükse yapacak.
Güya hep mahvetmiş insan suyu ormanı,
..

Devamını Oku
Sultan Yürük

Gecenin bir vaktinde bir gariban kuş öter
Kimbilir ne derdi var Hüdâsından ne diler
Eşi mi yok aşı mı bir bildiği var elbet
Belki de Rabbi ile eylemekte muhabbet

Bu görünmez garip kuş feryadımı üstlenmiş
Sanki dersin yüreği sevdam ile süslenmiş
..

Devamını Oku
Sedat Hünker

Kumru serçe gibi lakin
Her kuş cennet kuşu değil
Hem sessizce hem de sakin
Her kuş cennet kuşu değil

Kimisi yer et ile leş
Kimi alır birden çok eş
..

Devamını Oku
Ahmet Tevfik Ozan

Ya bir sığır ahırı, ya bir kuş kafesidir
Bir kelebek misali, beslediğin bu ceset...
Bir düşün, kapıların açıldığı saati
Felaket sığır için.. bir kuş için, saadet! ..
..

Devamını Oku
Yusuf Önder Bahçeci

Kuş dilinden anlamam, halkın diliyle yazarım,
Asla şairlik iddiam yoktur işte böyle yazarım,
Nerede, dalkavukları görsem, bir ton kızarım,
Kuş dilinden anlamam, halkın diliyle yazarım...
..

Devamını Oku
Âşık Enver Gürkani

Ülkenin birinde bir padişah yaşarmış. Padişah ava meraklıymış, arada sırada yanına vezirini alır ava çıkarmış. Yine bir gün almış vezirini yanına ava çıkmışlar. Bir yere gelmişler padişah fazla dayanamamış, at üstünde yorulmuş. Demiş 'vezirim ben yoruldum biraz dinleneyim' uzandığı yerde uyuya kalmış. Vezir padişahı kolluyormuş her hangi bir zarar gelmesin diye, O arada bir kuş gelmiş padişahın yanına konmuş, kuş o kadar güzelmiş ki; insan bak maya doyamazmış. Vezir düşünmüş, ben bu kuşu vursam padişaha hediye etsem neye yarar, hiç, bir lokma et. Fakat ben bu kuşu canlı olarak yakalarsam, padişahımıza hediye etsem, ne kadar makbule geçer. Bu düşünceyle canlı yakalamaya karar vermiş. Elinde bir kement varmış, acaba bunu atsam yakalıya bilir miyim? Ya kısmet deyip denemiş Kuş uçmuş fakat kemendin halkalı kısmı gelmiş padişahın boğazına geçmiş. Padişah uyanıyor bakıyor ki; kemendin bir ucu vezirin elinde halkalı kısmı kendi boğazında. Önce şaşırır ne olduğunu anlamaya çalışır, kendini toparlayınca sorar 'vezirim sen güvendiğim adamımdın niye beni öldürmeye çalışıyorsun '? Vezir fazla söz etmez sade şu kadarını söyler' padişahım gitti demek olmaz. Padişah hemen avı yarıda keser, sarayına geri döner. Veziri çağırtır sen niye beni öldürmek istedin? Vezir gene aynı sözünü tekrarlar, başka bir şey demez. Bunun üzerine padişah derki: sen benim babamdan bana miras sin ben sana kıyamam, başkası olsaydı eğer kellesini uçururdum, buraları terk et seni gözüm görmesin. Vezir oraları terk eder gider. O gide dursun biz padişahtan haber verelim. Padişah yeni bir vezir tayin eder ve bir müddet sonra padişah rüya görür, bakar ki bir duvarın dibinde bir yığın darı, iki genç karşılıklı küreklerle duvara atıyorlar, fakat attıkları gibi darı gene aşağı dökülüyor. Orayı bırakıp gidiyor, bu sefer bakıyor ki: bir köylü tarlada çift sürüyor, fakat öküzleri karşılıklı ters koşmuş, biri öne doğru çekiyor diğeri de arkaya doğru. Durum böyle olunca, çiftçi hiç bir iş yapmadan tarlanın ortasında dolanıp duruyor. Hemen uyanır uyanmaz vezirini çağırtır. Vezir geldikten sonra, padişah gördüğü rüyayı ona anlatır ve rüyanın yorumunu ister. Padişah öyle sanıyor ki: eski veziri gibi buda hemen cevap verecek. Vezir diyor ki: padişahım ben bir yorum yapamam bana kırk gün müsaade et, halkın içine çıkıp gezeyim, elbet bir bilen çıkar. Padişah izin verir ve kendi kendine şöyle söylenir, ah eski vezirim ah, o olsaydı şimdi cevap vermişti.
Biz Gine vezire dönelim. Vezir bir kaç kişi yanına aldıktan sonra, aramaya çıkar. Her gittiği yerde bu rüyayı anlatırmış ola ki: bir bilen çıkar diye. Fakat o kadar gezdiği halde, bir Allahın kulu çıkıp ben bilirim demez. Geze geze yolu bir köye düşer, dikkat eder bakar yaşlı bir adam bir kütük yarmaya çalışıyor, baltanın keskin ağzıyla değil arka tarafıyla kırıyor. Vezir bunu görünce yaşlı boşuna kendini yoruyor diye doğrusunu yaptırmak için yanına gidiyor Der ki; amca sen yanlış yapıyorsun, baltayı çevir keskin ağzıyla parçala, böyle boşa yoruluyorsun. Yaşlı hiç istifini bozmadan bir yanda gene baltayı kütüğe vururken bir yanda da şu cevabı veriyor. Sen işine bak, o kadar akıllıysan niye padişahın rüyasının cevabını vermedin? Vezir diyor amca o zaman rüyanın tabirini bilirsin. Yaşlı der evet bilirim. Vezir aradığının bulduğunun sevinciyle derki, amca sen rüyanın tabirini bana söyle, iste benden ne istersen. Yaşlı şu cevabı verir, ben bunu parayla söylemem, sen git padişaha söyle eski vezirini kabul ederse, ben gelir ona söylerim. Vezir hemen vakit kayb etmeden durumu padişaha bildirir, padişahta tamam der izin verir. Vezir gider yaşlıyı getirir, yaşlı içeri girince padişah bir bakıyor ki; eski veziri. Padişah her ne kadar kırgın de olsa da eski vezirin gelişine sevinir, çünkü babasından kalan veziridir. Hoş beşten sonra padişah rüyaların tabirini ister. Eski vezir başlar rüyaların tabirlerini anlatmaya. Der ki; padişahım o gördüğün darı, bir insan laftan anlamasa ne kadar anlatabilirsiniz. Darı nasıl ki duvara yapışmıyorsa, öylede dinlemeyenin kafasına nasihat yerleşmez. Çiftçiye gelince, devletin başındaki idareciler aynı fikirde aynı düşüncede değilseler, işler istediği gibi yürümez, çiftçinin işi gibi. Padişah anlıyor ki; yeni vezir ona tuzak kuruyor. Onu hemen kovar, eski vezirini yeniden yanına alır ve sorar 'vezirim şimdiye kadar nerdeydin ne iş yaptın'. Vezir derki; padişahım geldim söylemek olmaz. Padişah diyor vezirim, niye böyle muammalı konuşuyorsun. Ben niçin beni öldürmek istersin dediğim zaman dedin ki; gitti demek olmaz, şimdide diyorsun geldim söylemek olmaz, açık söyle anlayalım. Vezir şu son sözünü söyler. Padişahım niçin beni öldürmek istiyorsun dediğiniz zaman, ben deseydim kemendi kuşa attım size hediye edecektim, bana inanır meydiniz? İnanmazdınız, çünkü ortada kuş yok, ondan başka söyleyecek sözüm yoktu ve şimdi desem gittim padişahlık yaptım, bana inanır mısınız? Ya inanırsınız ya inanmazsınız, çünkü görmediniz. En iyisi mi geldim söylemek olmaz. Kıssadan hisse.

Birkaç kelam ettim ya sözü özü kısada
Her kes bir ders çıkarır umarım ki kıssadan
..

Devamını Oku