Köy meydanında sabah, gölgeler hâlâ uykudayken başlar. Kadınlar, tandır başında değil—dedikodunun kıyısında ısınır. Erkekler, kahvede değil—bakışların altına saklanmış arzuların çayını yudumlar. Bir çift göz, bir çift kalçaya takılır; ama bakış değil, niyet eğilir. Çünkü köyde beden dili, en eski haberleşme aracıdır.
Tırpanın sapını kavrayan el, sadece ot biçmez—hazı da biçer. Sırtına yüklenen çuval, sadece buğday taşımaz—gizli bir özlemi de taşır. Ve her “günaydın”, aslında “bu gece rüyanda vardım” demektir.
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Devamını Oku
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta