Bizi kucaklayıp orda bağrına basacak zaman. Hergün gelip geçen güneşin adımları altında çürüyen bir kaldırım anlayacak bu yalnızlığımızı. Kentlere, ovalara ve köylere ulaşacak şiir. Okunacak kör talih, kırılacak sapan, açılacak tüm kafesler.
Sonra kendini bir çocuğun dilinde bulacak ve o çocuğun ağzında yumruğunu sıkmış bir yemin çıkacak. Diş bileyecek yalnızlığa bir ömür boyu!
Bir kadın oturacak yan masada
Yanmış yanlarını öpecek tırtıllar
Sen sadece hayat göreceksin orda.
Ademin kaburgasına yabancı bir lilith diyeceksin sessizce
Sonra kara kara düşüneceksin kendi bahtına
Gel azad et, sol kafesimde kırlangıç atışlı bir esir var diyeceksin içinden
Söyle durma koş
Yalın ayak küller üstünde
Su yataklarının kenarında
Rampaların üstünde
Dağ geçitleri arasında...
Yitirdiğin yerde döktün kendini
Yitirdiğin yerde hançerledin sırtını
Nasırlı ellerde hissettin yaşamın sıcağını
Taşlar öğretti sana tökezlemeyi
Sen kaval küreğini bir dolunayda kırdın
Sesin ıslak, iniltili,
Ey saçları gece kadar siyah olan kadın!
Bir çiçeğin yörüngesinden çıkamamış
Dört mevsim çaba etmiş, çocuk büyütmüş,adam sevmiş kadın...
Ellerin, gözlerin, yüzün, kirpiklerin ve elmacık kemiklerin
Aynaya baktığında gördüklerin diyorum kadın
Üzerime devrilen sabahlara aldırış etmeden uykusuz yürüyorum
Şahsım adına çeyrek asır oluyor zaman
O vakit hendekte kanayan omuz üşüyor
Bir halkın talihini yazan kürklü ilahların tillahında olmuyor.
Sayıklamalarım da bitmiyor sanki yedi milyar ismin var.
Sık örülmüş muş ovasında izini kaybeden sarı ayakların var sanki
Kerpiç rengi ve toprak tadıdır dudak yarıklarım
Bir uçurum aşağısı merakı,
Bir sesi işitememiş su yüzeyi
Tedariksiz ve tedbirsiz aylarında bir mevsim
Kovulmuş sular dök kirli suratıma
Gözlerimin içinde ardı ardına yıkılan şehirler yeşile bezensin diye
Asfalta mayın döşenebilsin, yollar bozulabilsin diye
Yerle bir olsun kurulmuş bütün yalan hayatlarım
İçimde bağırmaya çalışanı sustur
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!