İsra, Miraç, Namaz Ve İnsanın Yükselişi
İnsan Allahın yarattığı bir varlık olarak iki unsur(Madde ve Mana) ve iki cihete (Aşağıya ve Yukarıya dikey) hareket etme kabiliyetine sahip bir varlıktır. Allah insanı çamurdan yaratmış(Balçık) ve ona ruhundan üfleyerek hayat vermiştir. Bkz Secde 9,Hac5
Çamurdan olması insanın maddi yönüdür ve bu onun hayvanlarla ortak olan vasfıdır.(yemek, içmek, çiftleşmek ve diğer yaşamsal duyu ve duygular) Diğer ise manevi yönüdür ki, Allahın kendi ruhundan üfürmesiyle ilgili cihetidir, bu da onun diğer rahmani varlıklarla ortak olan yönüdür(Melekler v.s) Bu iki yöndeki (aşağıya ve yukarıya) hareketi onun maddi veya ruhani boyutuyla ilgili tercihiyle alakalıdır. Bkz.Şems8–10 Bu tercih onun İradesidir ki onun diğer varlıklardan ayıran(hayvanlar ve melekler) kabiliyetidir. O ya sırf maddi yönünü iradesiyle tercih edip hayvan düzeyinde kalacak(Esfel’i Safilin) bkz.Tin5 hatta iradesi olmayan hayvandan daha aşağıya düşerek onlardan daha vahşi bir canavar olur(Belhum edal) bkz.
Buna en iyi örnek bu günkü dünyayı kasıp kavuran milyarlarca hem cinsini maddi ve manevi ölüme ve açlığa sürükleyen batı emperyalizmidir. Yâda manevi boyutunu tercih eder(ki bu ciheti tercih edişi maddi boyutunu meşru ölçüler dâhilinde tamamen terk etmeden gerçekleşir.) iradesini bu şekilde kullanarak yaratılış maksadına uygun bir seçimde bulunarak Melek düzeyine hatta daha âli düzeye(Ahsen’i Takvim) çıkar.bkz.Tin4
İnsanın Rabbine dikey çıkışını temsil eden hadise bu cinsin en soylularından olan Peygamberin şahsında hem bedeni hem de ruhani olarak gerçekleşmiştir, bu insanın rabbine doğru bir fethidir. Yani aradaki mesafelerin ve engellerin yok olup rabbinin makamı olan (mekândan münezzeh) A’lay’i İlliyyine ulaşmasıdır. Hz. Peygamber İsra ve Miraçla bu hadiseyi gerçekleştirmiş ve rabbinin delillerini müşahede etmiş alacağı büyük sorumluluğu mutmain bir şekilde omuzlayabilmesi için rabbinin ikram moral ve motivasyonuna mazhar olmuştur.bkz.İsra1–60 Keyfiyetini bu günkü imkânlarla algılayamadığımız bir maddi ve manevi ziyaret gerçekleştirmiştir.bkz.İsra60 bazıları bu ziyareti rüyada gerçekleşmiş saysa da bunun hakikatle alakası yoktur çünkü Allah rüya gibi herkes için gerçekleşebilecek bir durumu Peygamberi için olan üstü bir vakıa olarak niçin nakletsin. Bu anlayış modernistlerin akıllarını putlaştırmalarından kaynaklanan bir hezeyandır. Bu ziyaretin Kabeden Mescidi Aksaya kadar olan bölümüne İsra (gece yürüyüşü) Mescid’i Aksadan yedi kat göğü aşarak arşa ulaşmasına da Miraç(Yükseliş) tabir olunmaktadır. İnsanoğlu ve cin taifesi bu maddi yükselişi(göğün ve evrenin sınırlarını ve sırlarını aşmayı) hep arzu etmekte bunu madden nispi olarak gerçekleştirse de manen ve sırrına vakıf olarak gerçekleştirememektedir. bkz.Rahman 33 Allah bunun ancak bir Sultanla olabileceğine işaret etmiştir ki zannımızca bu manen Peygamber için Miraç insan için ise namazdır madden ise ilim ve hikmettir. Bu gün insanoğlu ilim ve bilim sayesinde nisbi olarak birtakım ilerlemeler kat etmektedir, bunun temelinde her mucizeyi deşifre etme ütopyası yatmaktadır garip olan bu deşifre işini kitaba inandığını söyleyenlerin değil de inkâr edenlerin gerçekleştiriyor olmasıdır.bkz.İnşikak19 İnkârcılar bu gün bu idealle uzayda dolaşmakta ve evrene hükmetmektedir, oysa müminler yeryüzünde bile aç ve sefil sürünmekte ve zillet içerisinde yaşamaktadırlar bunun sebebi ilim ve hikmeti ihmal etmeleridir. İnkâr edenler ise manen çöküntü içerisindedirler bedenen göklerde dolaşırken ruhen ve ahlaken yerlerde sürünen vahşi hayvanlar gibidirler.
Peygamberimizin bu ziyareti nasıl gerçekleştirdiği, yolda nelerle karşılaştığı ve ziyaret sırasında neler müşahede ettiğiyle ilgili bazısı efsane şeklini almış rivayetler vardır. Biz daha sonra dinin mitleştirilmesi(efsaneleştirilmesi) başlıklı yazımızda bu tip anlayışlar üzerinde duracağız. Bu rivayetleri değerlendirmeden önce Burak (Peygamberimizin İsra olayındaki biniti) üzerinde duralım. Burak: Berkin mübalağa çoğulu olup, ışık, şimşek gibi anlamlara gelmekte, bu günkü bilimsel ifadesiyle, ışık hızını ve şimşekle ortaya çıkan elektriğin daha şiddetlisini (mübalağalı) ima etmektedir, dolayısıyla mahiyetini bilmediğimiz bu binit ışık hızından daha hızlı hareket etmekte ve elektrikle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Burada esas olan İsra ve Miracın Peygamberin şahsında insan cinsi için ne ifade ettiğidir, yoksa bunun mahiyeti insan aklı ve algısının üstündedir. Nitekim Peygamberimiz bu olayı anlattığında müşrikler alay ederken Ebu Bekir vahiy olarak ne söylüyorsa doğrudur demiş ve imani tavrı en önemlisi Rasyonel akılla salim aklın farkını ortaya koymuştur. Bu hadiseyi(isra ve Miraç) anlatan rivayetleri irdelediğimiz zaman Kuran tarihi ve mantığıyla çelişen birçok rivayete rastlamak mümkündür geleneksel kültür içerisinde (klasik ilmi kitaplar kastedilmiyor) bu rivayetler inanç haline gelmiş ve esas amaçtan maalesef uzaklaşılmıştır. Özellikle Peygamberimizin Miraç sırasında rastladığı peygamberlerle ilgili diyalog ve manzaralar adeta bir peygamber yarıştırma ve diğer peygamberleri haşa küçük düşürücü İsrailiyat haberleri ve hurafelerle doludur, örneğin Adem (a.s) ’in yasak meyveden yemesinin eziyet ve ezikliğini hala yaşadığı, Hz Yunusun görev yerini erken terk etmesinin komplesiyle muzdarip olduğu ve diğer Peygamberlerin ayni gelenek içerisinde zelle tabir edilen küçük hatalarından dolayı adeta ceza ve aşağılanma yaşadığı bir durum tasvir edilmektedir ki bu Kuran’ın vermeye çalıştığı Peygamber akidesine taban tabana zıttır.bkz.Bakara 285 Kuran tarihiyle zıt ve bu gecenin üç armağanı olarak sunulan meşhur üç hediye itikadı da bu tip uydurma rivayetlerden kaynaklanmaktadır.Bu tip rivayetler güya iyi niyetle zikredilmiş gibi görünse de aslında dinin temeline dinamit koymakta sahih rivayetlerle çelişmek suretiyle bilmeyenlerin nazarında onları da şüpheli hale getirmektedir.Şimdi bu üç hediye rivayetini irdeleyelim bunlar
1-Beş vakit namazın farz kılınışı
2-Bakara süresinin son iki ayeti
3-Peygamberimize mahsus şefaat hakkı
Bu rivayetleri irdelemeden önce İsra ve Miraç olayının gerçekleştiği tarihi arka planı inceleyelim: İsra ve Miraç olayı Peygamberliğin 11. yılında yani Hicretten 1 yıl önce gerçekleşmiştir.(Mildi 621) bu tarih Peygamberimizin ve müminlerin artık Mekke de müşriklerin baskı işkence ve ambargolarının hat safhaya ulaştığı Hz Peygamberin hamisi ve amcası olan Ebu Talibin ve Peygamberin ilk eşi ve ilik mümine olan Hz Hatice’nin vefat ettiği ve İslam tarihine hüzün yılı olarak giren dolayısıyla Müslümanların artık hicret zorunluluğunun hat safhaya ulaştığı bir zamana rastlar. Bu sırada hem müminler hem de Hz Peygamber bir moral çöküntüsü içerisindedir ve değişik hicret alternatifleri denenmiş bu amaçla Taife gidilmiş fakat Taif halkı Müslümanların hicretine yanaşmadığı gibi Hz Peygamberi taşlatmıştır, Habeşistan’a hicret edilmiş fakat burada İslam’ın yayılması için uygun bir ortam bulunamamıştır. İşte bu sosyolojik ve psikolojik çıkmazın müminleri sardığı bir ortamda Allah Peygamberine moral destek vermek ve müminlerin iman ve maneviyatlarını yüceltmek ve daha bilmediğimiz bir takım hikmetlerle Resulüne böyle bir lütufta bulunmuştur. Hz Peygamber bu olayı anlatınca müminler sadakatle karşılamış, müşrikler ise alay ederek ‘Bakın arkadaşınız ne saçmalıklar anlatıyor. 'delirdi” demişlerdir. Bu imtihan müminler için bir manevi yükseliş olurken müşrikler için büsbütün bir alçalış olmuştur işte bu inançla yükseliş müminlerin miracıdır. Hediyelere gelince bir kere namaz bu hadiseden çok önce 5 vakit olarak emredilmiş ve icra ediliyor idi belki miraç sırasında namaza vurgu yapılmış olabilir ama tarihi gerçekler namazın daha önce farz kılındığı ve vakitlerinin belirlendiği bir hakikat tır.bkz.Taha130 dolayısıyla daha önce farz kılınan bir ibadetin mükerreren farz kılınması ve de hâşâ adeta Çingene (tabir olduğu için aşağılamak amacı yok) pazarlığı ile 40 vakitten 5 vakide indirim yaptırarak karara bağlanması ne Allaha nede Resule yakıştırılacak bir tavır olamaz. Burada sahih olan ‘Namaz müminin Miracıdır.’ Rivayetidir ki, kulun manen yükselmesi(Mekândan münezzeh olan ve kula şah damarından daha yakın olan) ve rabbine yaklaşması bu ibadetle mümkün olmaktadır. Namaz eylemiyle kul rabbiyle hem bedenen hem de ruhen rabıta kurmakta ve manevi miracını gerçekleştirmektedir. Bahsi geçen ikinci hediye Bakara süresinin son iki ayetidir ki böyle bir hediyede tarihsel olarak uygun gözükmemektedir, çünkü Bakara süresi tümüyle Medine döneminde nazil olmuştur, İsra ve Miraç ise yukarıda da belirttiğimiz gibi Hicretten 1 yıl önce vukua gelmiştir. Üçüncü hediye ise bütün Peygamberler haklarını dünyada kullanmışken Peygamberimiz Muhammet(s.a.v) ’in bu hakkını ahiret’e ertelemiş olduğu fikridir ki, bu peygamberle sınırlı olmayıp bir takım ayrıcalıklı zevata da bu konuda ek kontenjan ayrılmış adeta adamı olan cennete denilmiştir. Bu anlayış Kuranla temelde zıt ve bir Hıristiyan anlayış biçimidir bkz Bakara123.,Allahın sonsuz merhameti varken niye böyle bir şeye gerek duyulmuştur anlamak mümkün görünmemektedir. Oysa Peygamberlerin şefaati onların ümmetlerine şahitliği şeklinde algılanmalıdır ki bu anlamda en son peygamber olan Hz peygamber bütün ümmetlere şahitlik edecektir.bkz.Bakara143 buna karşılık birde tefrit sahipleri vardır ki aslında âlimleri sakatlığını daha önce tespit ettiği bu rivayetleri sanki kendiler ilk kez tespit etmiş gibi bunları bahane ederek bütün sünnete ve geçmiş birikime savaş açanlardır. Aslında hadis uyduranlarla hadisleri inkâr edenlerin mantığı ve verdiği zarar aynıdır. Öyleyse Namaz nedir ve nasıl kılınmalıdır ki isra ve Miraç gerçekleşsin.?
Bu hususa geçmeden önce İsra olayının kendisine gerçekleştiği ve Müslümanların uzun süre yöneldiği ve Müslümanların üç kutsal mekânlarından biri olan Mescidi Aksa bu vesileyle iyi değerlendirilmelidir. Lanetli Yahudiler ve bir onlar kadar laneti hak eden günümüz Müslümanları bu mescidi harap etmek üzeredirler. İsra ve miracın hatırlatacağı nen önemli hususlardan en mühimi budur.
YUSUF AYGÜN/İLAHİYATÇI
Yusuf AygunKayıt Tarihi : 26.3.2008 19:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!